BİR AHLAT SEVDALISI DAHA ARAMIZDAN AYRILDI; NAZAN SEZGİN'İ KAYBETTİK
Nazan Sezgin, Ahlat’ta Hükümet Tabipliği yapan Dr.Cavit
Sezgin Bey’in iki kızından biriydi. Nazan Hanım Ahlat’ta dünyaya geldiği için,
inanılmaz bir Ahlat sevgisi ile dolup taşıyordu.
Her ortamda, her toplantıda Ahlat adını gündeme taşımaktan büyük
zevk alır gurur duyardı. Ahlat konularında çeşitli medya organlarında çok
sayıda yazıları, makaleleri yayımlanmış, Ahlat ile ilgili konferanslar
vermişti.
Ahlat Gazetesi’nde de pek çok kereler yazıları yayımlandı.
Ahlat’ı görmek için yanıp tutuşuyordu. Bu konuda ona bir söz de vermiştik,
sözümüzü yerine getirme fırsatını bir türlü bulamadık ve aramızdan ayrıldı.
8 Mayıs 2008 tarihinde Ankara’da Altınpar’ta Vakıflar
Haftası kapsamında geniş katılımlı bir kültürel etkinlikte Ahlat Kültür Sanat
ve Çevre Vakfı olarak bir sergi açmıştık. Sergi, Ahlat ve Bitlis’in tanıtımı
ağırlıklı bir konsep içeriyordu.
Çok yoğun bir duygu seli yaşanıyordu, bir ara kalabalığın
arasından sıyrılarak bize doğru gelen uzun boylu esmer bir bayan “Ben de
Ahlatlıyım” diyerek söze başladı.
Sevgiyle karşıladık, ikramlarda bulunduk, memnuniyetini dile
getirdi ve bize Ahlat’lılık serüvenini anlatmaya başladı. Biz de öyküyü ilginç
bulduğumuz için can kulağıyla dinlemeye başladık.
“Benim adın Nazan Sezgin. Ben de Ahlatlıyım, ancak Ahlat’ı
hiç görmedim. Burada Ahlat adını görünce büyük bir heyecanla koşarak buraya
geldim.
Benim babam Dr.Cavit Sezgin 1949 yılında Ahlat’a Hükümet
Tabibi olarak atanmış. Yeni evli olduğu annem Sevim Hanım’ı da alarak Ahlat’a
gitmişler. O günün koşullarında küçük bir ev tutup görevlerini yapmaya
başlamışlar.
Bir gün Ahlat’a karı-koca bir yabancı çift gelmiş. İngiliz vatandaşı olduklarını, İngiltere’nin
İstanbul Konsolosluğundan geldiklerini söylemişler. Ahlat’ta o dönemde konaklama
tesisleri olmadığı için, durumu uygun olan bir ailenin evlerinde konaklamaları
uygun görülmüş. Bu koşullara uygun olan aile ise, yeni evli, pırıl pırıl bir
aile olan Hükümet Tabibi Dr.Cavit Bey’in evi tercih edilmiş.
Konuklar burada günlerce kalıp ağırlanmışlar. Gördükleri
ilgi ve itibardan dolayı oldukça memnun kalmışlar. Bu memnuniyetin verdiği
güven olmalı ki İngiliz çift sonunda gerçek amaçlarını açıklamışlar.
Biz İngiltere’nin İstanbul Konsolosluğundan geliyoruz.
Ermeniler, Birleşmiş Milletler’e başvurarak, Doğu Anadolu’da kendilerinin
eserlerinin olduğunu, inanmıyorlarsa gidip yerinde görebileceklerini
bildirmişler. Biz bunun için buradayız.
İngiliz Hükümeti, bu asılsız iddiayı araştırmak için bu iki
ajanını Ahlat’a göndermiş. Bu bilgiyi alan Ahlat Hükümet Tabibi Dr.Cavit Bey,
durumu derhal dönemin Ahlat Kaymakamı Kenan Aybek’e bildirmiş.
Kaymakamlık, bu iki İngiliz ajanına bir araç ve bir de
rehber tahsis ederek, Ahlat’taki Dünyanın en büyük İslam mezarlığı olan
muhteşem tarihi alanların gezdirilmesini sağlamış.
İngiliz ajanlar, bu asılsız iddiaların gerçek olmadığına
kanaat getirerek, gördükleri bu itibarlı günlerinin ardından Ahlat’tan
ayrılmışlar. Ayrılırken konuk olarak kaldıkları ev sahiplerini İstanbul’a davet
etmeyi ihmal etmemişler.
Dr.Cavit Sezgin Bey,
Ahlat’taki hizmetlerine devam ederken, Ahlat’ın o dönem ileri gelenleri
dönemin politikacılarına şikayet etmişler. Bu sırada Cavit bey’in eşi Sevim
Hanım sekiz aylık hamile imiş. Dr. Cavit Bey’in tayini sürgün olarak Urfa’nın
Viranşehir İlçesine çıkmış. Oraya gidişlerinin hemen ardından hemen Nazan Hanım
dünyaya gelmiş.
Nazan Hanım; ben Ahlat’ta doğmadım ama kendimi Ahlatlı
sayıyorum. Ahlat’ı hiç görmedim, Ahlat Selçuklu Mezarlığı’nın korunması,
geleceğe taşınması için büyük mücadele vermekteyim. Konu ile ilgili olarak
çeşitli mercilerle yazışma halindeyim. Bir gün Ahlat’a gitmek ve orada bir
konferans vermek en büyük idealimdir, diyor.
Nazan Sezgin Hanfendi, entelektüel bir Türk aydını, bundan
böyle yazıları, fikirleri ile Ahlat Gazetesi’nde olacak. Siz değerli okurlara
hitap edecek.
Hoş geldiniz, Saygıdeğer Nazan Sezgin Hanfendi.”
İşte böyle bir Ahlat sevdalısıydı Nazan Hanım. Ahlat ile
ilgili nerede bir haber çıksa, nerede bir yazı yayımlansa, olumlu olumsuz ne
gibi bir gelişme olsa ilk işi bizi bilgilendirmek olmuştur.
Gerektiği zaman olumsuz yanıtlara karşılık vermek için
mücadele vermiştir. Ahlat’a toz kondurmamıştır. Ahlat sevgisi ile yanıp
tutuşmuştur. Bu sevgisini bildiğimiz için kendisine defalarca Ahlat’a gitme
sözü vermemize karşın bu görevimizi yerine getirme şansımız olmadı. Bu yüzden
kendisine borçlu olduğumuzu biliyoruz.
Ne var ki Nazan Hanım’ın bu Ahlat sevgisine bizler de onun
adına kaldığı yerden devam etme sözü vermekteyiz. Her ortamda, her platformda
onu anarak borcumuzu ödeme çabası içinde olacağız.
Nurlar içinde uyu Nazan Hanım…
Nurlar içinde uyu Nazan Hanım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ilaminal71@gmail.com