BÜYÜK ZAFERİN KARARGÂHI: AHLAT
Ahlat, Büyük Zafer’e ev sahipliği yapan, Anadolu’nun
kapılarının Türklere açılmasının kilidini kıran bir coğrafyanın adıdır. Aynı
zamanda da büyük kumandan Sultan Alparslan’ın çağın koşullarına göre büyük
savaş karargâhıdır.
Zafer öncesi yıllarda, Bizans Doğu Orduları Komutanı Domesticos,
büyük bir ordu ile gelerek Ahlat’ı işgal etmişti. Kenti ele geçiren Domesticos’un
ilk işi, kalıntıları 70’li yıllarda ortaya çıkarılan dönemin en büyük
camilerinden olan Ulu Cami’nin minberini söküp yerine büyük bir haç dikmek
olmuştu. Bitlis’te de aynı şeyi yapan Domesticos, yöreye büyük bir korku ve
şiddet salmıştı.
KENTİN İLERİ GELENLERİNİ HALİFE’DEN YARDIM İSTEMEK İÇİN
GÖNDERDİLER
Bu şiddet ve zorbalık karşısında Kenti terk eden halk, ileri
gelenlerini Halifeden yardım istemek üzere Bağdat’a gönderdiler. Ancak
umdukları desteği alamamışlardı. Bunun üzerine işgal güçleri ile bölgede bulunan
Ermeniler arasında nüfuz mücadelesi başladı. İsyan üzerine isyan eden
Ermeniler, ne halka ne de Bizanslılara huzur vermiyorlardı. Bunun üzerine
bölgeye gelen Bizans İmparatoru, çevrede büyük tahribata başladı. Bunun
ardından baş gösteren isyanlar bölgedeki Bizans hâkimiyetini çökertiyordu.
Sultan Alparslan, karargahını Ahlat’ta kuran ve önemli
yararlıklar gösteren Emir Sanduk’a Ahlat’ı bırakmıştı. Türkistan’da kitleler
halinde gelen Oğuz Beyleri çevrede yoğunlaşıyorlardı. Kendilerine yurt edinme,
hayvancılık ve diğer işlerle meşgul olmanın yanında kendilerinden sonra gelecek
Oğuz Taifeleri’ne yer hazırlıyorlardı.
XI. Yüzyıl başlarından itibaren Doğu’dan gelip, Batı’ya
doğru kitleler halinde Anadolu’ya doğru
ilerleyen Türkmenler, Bizans İmparatorunu oldukça rahatsız ediyordu. Yıllarca
süren Selçukluların bu hareketlerine bir son vermek ve onların kesin olarak bu
topraklardan çıkarılmasını sağlamak amacıyla büyük bir sefer hazırlıklarına
başlanmıştı. İmparator bu sefer için muazzam bir ordu kurmak için çaba sarf ediyordu.
Kurulacak bu orduda; Peçenek, Uz, Kıpçak, Hazar Türkleri,
Slav, Alman, Bulgar, Ermeni ve Gürcülerden oluşan kuvvetler yer alıyordu.
Hazırlıklarını tamamlayan İmparator, İstanbul’dan hareket etti. Bunların
dışında da bazı kuvvetlerin gelip kendisine katılacağını umduğu için Sakarya
ırmağı kıyısında konakladı.
Bu sırada Sultan Alparslan Halep önlerinde bulunuyordu.
Ahlat halkının önde gelenlerinden bir grup Sultan Alparslan’a giderek, Bizans
İmparatoru’nun üzerlerine gelmekte olduğunu haber vermişlerdi. Bu haber üzerine
süratle geri dönen Sultan Alparslan, beraberindeki askeri birlikleri ile
Ahlat’a gelerek burada karargahını
kurdu. Bu sırada Bizans İmparatoru da, Selçuklu kuvvetlerinin savunduğu
Malazgirt’i alarak, hamlı kılıçtan geçirip buraya yerleşti. Böylece her iki
tarafa ait güçler biri Malazgirt, diğeri Ahlat olmak üzere 25 kilometrelik bir
mesafede karşı karşıya gelmiş son hazırlıklarını yapıyorlardı.
SULTAN ALPARSLAN AHLAT’A
GELDİ
Sultan Alparslan, Ahlat’a geldiğinde Bizans askerlerinin
Ahlat ve çevresinde faaliyet halinde olduklarını gördü. Bunun üzerine hemen
harekete geçerek Sanduk Bey’i hassa askelerinden bir bölüğün başına getirerek
öncü kuvvet olarak Malazgirt’e doğru gönderdi. Bu öncü kuvvet Ahlat’ın hemen
yanındaki Bizans ordusuna uğur getirdiğine inanılan haçı taşıyan birlikle
karşılaştı. Bu birlik on bir askerden oluşuyordu. Her iki güç arasında şiddetli
bir çatışma oldu. Sanduk Bey, bu birliği yenmiş, üstüne de Bizans’ın Rus
komutanı Basilakes’i esir almıştı. Bizans ordusuna uğur getirdiğine inanılan
haçı da ele geçirmişti.
Sanduk Bey, esin aldığı Rus kumandan ve uğurlu olduğu
söylenen haç ile Sultan Alparslan’ın huzuruna çıktı. Sultan Alparslan burnu
kesik bu kumandan ile haçı Bağdat’ta bulunan Halife’ye gönderdi.
Uzun bir süreden beri Ahlat’ta bulunan ve tüm hazırlıklarını
tamamlayan Sultan Alparslan, 24 Ağustos
1071 de Ahlat ile Malazgirt arasında bulunan Zahve mevkiine gelerek burada
konuçlandı. Savaş öncesi Bizans İmparatoru’na son bir kez daha savaştan
vazgeçip memleketine dönmesi için elçi gönderdi. Sultan Aparslan’ın elçilerini
sert ve kaba bir biçimde geri gönderen İmparator, savaşı kazanacağından emin
olduğunu belirterek şöyle diyordu: “Ben
bu üstün ve kudretli duruma pek çok para ve çaba sarf ederek kavuştum. Barış
ancak ve ancak Selçuklu Başkenti Rey’de yapılacaktır. Ben İslam ülkelerine
kendi ülkem gibi hakim olmadıkça asla geri dönmeyeceğim.”
İSFEHAN MI GÜZELDER,
YOKSA HAMEDAN MI?
Ardında da “İsfehan mı güzelder, yoksa Hamedan mı?” diye
sormuştur. Elçinin “İsfehan” yanıtı üzerine, “Öyleyse İsfehan’da kışlayacağım.
Hayvanlarımız ise Hamedan’da kışlayacaktır.” şeklindeki sözleri ile alaylı bir
üslup sergilemiştir. Bu alaycı tavır karşısında Sultan Alparslan’ın elçisi “Hayvanlarınız
Hamedan’da kışlayabilirler, ama sizin nerede kışlayabileceğinizi bilemem.” Diyerek
çok anlamlı bir tarz kullanmıştır.
26 Ağustos 1071 Cuma günü, tüm İslam ülkelerindeki camilerde
Sultan Alparslan’ın komutasındaki ordunun muzafferiyeti için dualar edildi.
Bağdat’ta bulunan Halife de bizzat minbere çıkarak Sultan Alparslan’ın ordusu
için dua etti.
O gün büyük kumandan tüm komutan ve askerleri ile önce Cuma
namazı kılındı, ardından tarihi konuşmasını yaptı ve cepheye atıldı.
Çetin geçen savaş, Sultan Alparslan’ın zaferi ile ve Bizans
İmparatoru Romen Diyojen’in esir alınmasıyla sonuçlandı. Sultan Alparslan büyük
bir erdemlik göstererek esir İmparatoru hiç beklemediği bir şekilde ağırladı ve
çok nazik davrandı.
Bu büyük zaferin ardından Anadolu’nun kapıları ardına kadar
Türklere açılmıştı. Anadolu’nun ilelebet bir Türk yurdu olması sağlanmıştı.
Bu durum karşısında Ahlat’ın önemi ve üstlendiği misyon
unutulacak ya da görmezden gelinecek bir noktada değildir. Her yıl Malazgirt
Zaferi’nin kutlamaları yapılırken Ahlat’a da gereken özen ve ihtimamın
gösterilmesi gerekmektedir.
Biz Ahlat Kültür Haftasını başlatırken özenle 25 Ağustos
tarihini tercih ettik ki 26 Ağustos’ta Malazgirt’te yapılan törenlerle bir
ilinti kurularak ortak programlar uygulanabilsin. Ne var ki bu ince ve hassas
dengeyi anlayan çıkmadı.
Devletimizden bunu beklemek en doğal hakkımızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ilaminal71@gmail.com