VARNA SERGİSİ
BULGARİSTAN’IN VARNA KENTİNDEKİ
ULUSLARARASI SERGİDE ÜLKEMİZİ TEMSİL ETTİK…
Varna Sergisine Katılan Sanatçılar Toplu Halde |
Ahlat Kültür
Sanat ve Çevre Vakfı, 21-24.2017 tarihleri arasında Bulgaristan’ın Varna
Kenti’nde “DID YOU KNOW?”konu başlıklı, "MadeByArtist” kapsamında
Pinelo Art Gallery İşbirliği ve Cem Aggelos Üstüner
Koordinasyonunda uluslararası sanat etkinliğine katıldı. Varna’nın en önemli Sanat Galerilerinden biri olan
Boris Georgiev Kent Sanat Galerisi’nde gerçekleştirilen sergi büyük ilgi
gördü. Serginin açılışında birer konuşma yapan Prof. Dr. TÜZÜN ve Prof.
Dr. CHAKALOV, Türk ve Bulgar sanatçılarının bir araya gelerek dayanışma ruhu
ile ortaya koydukları bu sanatsal etkinliğin, iki ülke arasındaki
bağların daha da güçlenmesine katkı sağladığı noktasında birleştiklerini dile
getirdiler.Türkiye’den bu sergi için gelen ve Bulgaristan’dan katılan
sanatçılara teşekkür edildi.Biz de bu etkinliğin gerçekleşmesinde emeği
geçen Prof. Dr. Melihat TÜZÜN ve Prof. Dr. Valeri CHAKALOV ve ekibinin gösterdiği
zarafet ve incelik için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu konuda
bir karar verme aşamasındayken Bolu İzzet Baysal Üniversitesi’nden
Prof.Dr. Mahmut Öztürk’ten Bulgaristan’ın Varna Sergisi çağrısını aldık. Hem
mesafenin yakın olması hem de sürenin kısa olması daha cazip geldi. Hemen
bu öneriyi kabul edip hazırlıklara başladık. Varna’ya hareket İstanbul’dan gece saat 24.30’da
gerçekleşti. Saat 04.00 civarında Sınır kapısındaydık, pasaport kontrol ve
eserlerin gümrükten geçiş işlemleri rehberimiz Cem Üstüner’in deneyimleri
sayesinde hiçbir engele takılmadan geçti. Artık bir an evvel Varna’ya ulaşmanın
telaşı içindeydik.Etrafı yüksek ağaçlarla kaplı, sadece gökyüzünün göründüğü,
ince dar yoldan Varna’ya doğru ilerliyorduk ki birden hava bulutlandı, gök gürledi,
şimşek çaktı ve ardından şiddetli bir yağmur başladı. Tüm ekibi bir korkudur
aldı. Oysa herkes denize gireceğiz diye yanında mayosuyla gelmişti. Ya hep
böyle yağarsa diye ciddi ciddi telaşlandık. Otel
yönetimi saat 12.00’den önce konukları kabul edemeyeceğini belirtince zaman
geçirmek için lobideki geniş ve rahat koltuklara yayıldık. Kimileri eksik kalan
uykularını burada tamamlamaya çalışıyordu.
İlhami Nalbantoğlu, Prof.Dr.Melihat Tüzün ve Bir İzleyici |
Prof. Dr. Chakalov ve ekibi seri bir biçimde eserleri yerlerine asıyorlardı. Rehberimiz Cem Üstüner, açılış töreninin saat 18.00’de yapılacağını belirtmişti. Daha birkaç saatimiz vardı, bu süreyi galerinin yakın çevresini tanımakla geçirelim istedik. İlk karşılaştığımız “Türk Döneri” yazısı bizi biraz olsun rahatlatmıştı. Bulgaristanda domuz etinin fazlaca tüketildiğini öğrenince buna karşı nasıl önlem alacağımız konusunda endişeliydik zira.
Açılış sırasında önce Prof. Dr.
Valeri Chakalov konuştu. Türk sanatı ve aynı zamanda arkadaşı olan Sergi Kurul
Başkanı Prof.Dr. Melihat Tüzün hakkındaki gözlemlerini dile getirdi. Türk ve
Bulgar sanatçıları arasındaki bu iletişim ve işbirliğinin devamından ötürü
duyduğu memnuniyeti dile getirdi. İleriki zamanlarda bu ilişkinin daha ileri
boyutlara taşınacağı konusundaki umudundan söz etti.
Sergi
Kurul Başkanı Prof. Dr.Melihat Tüzün ise, bu sanatsal etkinliğin
gerçekleşmesinde Prof.Dr. Valeri Chakalov’un davetinden, katkılarından,
desteğinden ve konukseverliğinden söz ederek kendisinin şahsında emeği
geçen ekibine teşekkür etti. Sergi bir
kokteyle açıldı, açılış afiş ve diğer iletişim araçlarıyla duyurulduğu için
küçümsenemeyecek bir katılımla gerçekleşti. Türk ve Bulgar sanatçılar
birbirleriyle tanışma fırsatı yakaladılar, iletişim kurdular, tekrar görüşme ve
buluşma umutlarını dile getirdiler. Gelecekte olası bu buluşmanın adresinin
Türkiye, özellikle İstanbul olmasında hemfikir olduklarını belirttiler.
Etkinliğin
ilk ayağı gerçekleşmişti böylece, artık sıra Bulgar sanatseverlerinin
değerlendirmele-rine kalmıştı. Zaman zaman galeriye gelip bu değerlendirmeleri
de alıyorduk.
Sırada
Bulgaristan ve Varna’yı tanıma faslı vardı. Uzun yıllar Sovyet Rejimi altında
yaşam süren Varna, Bulgaristan’ın diğer kentleri gibi Rus mantalitesi
kapsamında inşa edilmiş olduğunu belli ediyordu. Sanki üzerine sinen ağır Rus
kokusunu hala atabilmiş değil gibiydi.
Varna Kent Meydanında Kitap Değiş-Tokuş Mekanı |
Avrupa
Birliğine girmekle yeni bir trend yakalayabileceği umulan Bulgaristan, başta
milyonlarca gencini Avrupa kentlerine uğurlamanın etkisiyle nüfusunda önemli
bir azalmanın sonucu nüfusunun artık 6,5 milyonlarda seyrettiği gerçeği ile
karşı karşıyaydı. Bunun da ülke ekonomisine negatif olarak yansıması
kaçınılmazdı.
Tüm
bunlara karşın renkli Varna’da gecelerinin aynı tempoda devam ediyor olması,
buranın çekiciliğinin devam etmekte olduğunun kanıtıydı. Yaz aylarının turist
akınına uğrayan Varna’sının 600.000 civarında olan nüfusunun milyonları aşması
da bunun başka bir göstergesi.
Köklü
Rus kültüründen kalan her köşe başındaki ya da her meydandaki birbirinden güzel
heykeller, anıtlar kentin tarihi dokusunu gözler önüne seriyor.
Kent
meydanındaki, çok güzel dizayn edilmiş kitap değiş-tokuş mekanı, Varna’nın
diğer kentlere karşın kitap konusunda bir adım öne çıkmasını kanıtlar gibiydi.
Hemen önündeki büyük sahnede, müzik alanında gençlere kendilerini kanıtlama
fırsatı tanınması da en az kitap mekanı kadar iyi izlenim bırakıyordu.
İlk
günü artık geride bırakıyorduk ki bazı arkadaşların kumarhaneyi ziyaret etme
arzuları kabardı. Grup psikolojisine ters düşmeme adına toplu halde
ziyaretimizi gerçekleştirdik. İlk izlenimimiz müşterilerin çoğunluğunun
Türklerden oluştuğu yönündeydi. Şanslarını deneyen arkadaşlarımızdan amorti
niteliğinde kazananlar olmadı değil.
Ertesi
gün serbest gündü, herkes kendi tercihleri doğrultusunda Varna cadde ve
sokaklarını keşfe çıktı. Rehberimiz akşam yemeğinin organizasyon tarafından
verileceği konusunda uyardı herkesi. Otelin lobisinde buluşup hep birlikte
yemeğin yenileceği restorana doğru yola çıktık. Büyükçe bir mekandı, bize alt
katta bir yer ayrılmıştı.
Kıvrak
Bulgar ve Yunan müziği eşliğinde statik kalmaya dayanıklı olmayan
arkadaşlarımız kendilerini yemek masaları ile duvar arasındaki dar boşluklara
atmadan edemediler. Müziğin ve dansın ritmi arttıkça masalarda oturanların
sayısı azalıyordu. Sonunda herkes halay benzeri bir oyunun içinde buldu kendini.
Hızını
alamayanlar ve dar mekanda soluğu tükenenler kendilerini restoranın arka
bahçesine attılar. Sohbet koşulaştıkça içerdekiler de onlara eşlik etti.
Buranın da bir çekiciliği kalmayınca toplu olarak yeniden Çerno More’nin
kumarhanesinde aldı soluğu. Herkes şansını test ediyordu.
Çerno
More’nin terasında güzel bir kahvaltı salonu vardı. Varna’nın her yanını
görebilmek mümkündü ve karşınızda da güzel Karadeniz manzarası. Zengin bir
kahvaltı seçeneğine karşın, çay sıkıntısı hüküm sürüyordu. Çay yerine sunulan
bitki çayları konukların damak zevkini karşılamıyordu. Sergi Kurul Başkanımız
Prof.Dr.Melihat Tüzün Hocamızın ricasıyla temin edilen Earl Grey
poşetleri birkaç kişinin ancak çay özlemini giderebiliyordu.
Domuz eti
tuzağına düşmemek için yemek yenecek yerleri araştırırken “İstanbul Restoran”
diye bir yere rastladık. İçeriye girdiğimizde bir bey masada oturuyordu. Türk
olduğumuzu söyleyince bize yakınlık gösterdi. Türk mutfağının olmazsa
olmazlarının hemen hemen tamamı burada vardı. Ancak yemeklerden çok bizim
varlığımız buranın sahibi Hüseyin Bey’in dikkatini çekmişti.
Varna’da olduğumuz günlerin sonuna geliyorduk, artık sergi
salonundaki eserlerin toplanıp, ambalajlanıp otobüse yüklenmesi gerekiyordu. Bu
işleri yaparken de Prof.Dr. Valeri Chakalov’u hemen yanı başımızda bize
yardım ediyor olarak görmek oldukça ince ve zarif bir davranış olarak
belleklerimize kazınıyordu. Prof. Chakalov, bununla da yetinmiyor, bize
yolda ikram edilmek üzere bir kutu çikolata ve bir şişe şampanyayı rehberimiz
Cem Üstüner’e vermeyi ihmal etmiyordu.
İlhami Nalbantoğlu'nun Sergi Katılım Sertifikası |
Sonunda Türkiye’ye dönmek üzere Varna’ya ve Bulgar dostlara
veda ederek ayrıldık. Artık otobüste birbirini tanıyan kimin ne yaptığını bilen
bir grup vardı. Herkes kendi kriterleri doğrultusunda dolu dolu geçen bu dört
günün kritiğini yapıyordu.
Prof.
Valeri’nin ikramı olan çikolatalarımızı yiyip şampanyamızı açtıktan sonra
Sergi Kurul Başkanımız Prof. Dr. Melihat Tüzün, otobüsümüzün ön kısmına
gelerek bu etkinliğe katılan sanatçılara “Katılım Sertifikası” vereceğini
açıkladı. Tek tek adlarımızı okuyarak sertifikalarımızı veriyordu, karnelerini
alan çocuklar gibi şen ve neşeliydik.
Rehberimiz
Cem Bey, bir sürprizinin olacağını ve NESSEBAR diye güzel bir yere
uğrayacağımızı açıkladı.
Yunanlılardan,
Bulgarlara kalan bu adacık, geniş bir yolla karaya bağlanmış. Çoğu Osmanlıdan
kalma tarihi eserle dolup taşıyor. Bunların korunup gelecek kuşaklara taşınması
için UNESCO’ya başvurup yardım istemişler. UNESCO, burayı Dünya Kültür Mirası
Listesine alıp elinden geldiğince güzelleştirip süslemiş, ortaya biblo gibi,
şirin mi şirin bir turistik mekân çıkıvermiş. Bunun sonucu olarak da Dünyanın
hemen hemen her yerinden oluk oluk insanların buraya gelmelerini sağlamış.
Burada çok sayıda iş yapan Türk esnafın olması, Türk turistlerin daha
fazla ziyareti için neden teşkil etmiş. Bu güzel yeri ziyaretimizin ardından
son durağımız İstanbul’a doğru yola çıktık. Üstlendiğimiz misyonu başarı ile
yerine getirmiş olmanın mutluğu içinde Ülkemize dönüyorduk…