BİTLİS’TE BEŞ
MİNAREYE DEĞİL BEŞ MEDRESEYE BAKMALIYIZ!.. İlhami NALBANTOĞLU
Bitlis'te İhlasiye Medresesi |
Beş Minare diye bir
uydurma efsane ile yıllardır topluma yanlış bir mesaj verilmekte ve buna
kimsenin dur dediğine de rastlanmamaktadır.
Çünkü Bitlis’te Camisi yıkılmış ve minaresi yalnız kalmış bir tablo
dramatik bir mizansene konu olabilir belki ama Bitlis’in karakteristik
özelliğini minarelerinden çok, bilim, eğitim ve kültürel zenginlik alanında
bünyesinde barındırdığı dönemin bilim, kültür ve medeniyet merkezi anlamına
gelen medreselerinin üstlenmiş oldukları misyon, beş tane estetikten nasibini almamış bed görünümlü
minare silüetinin yan yana getirilerek bir imaj oluşturmak, Bitlis’in tarihi
misyonuyla ne örtüşüyor ne de bağdaşıyor. Bu nedenle uyduruk minare efsanesi ile işin kolayına kaçmak yerine
medrese gerçeğine bakarak işin özüne dönmek çok daha büyük bir önem taşımaktadır.
Bitlis gibi nüfusu yüz binler
civarında olan bir kültür kentinde beş tane medresenin bulunması, nüfusları
milyonları aşan günümüz büyük kentleri ile kıyaslandığında Bitlis’te bilime,
eğitime, uygarlığa verilen önemi gözler önüne sermektedir.
Geçmişi bu denli zengin olan
Bitlis’te günümüzde durumun ne olduğunu sorduğumuzda “Tarihsel Gerçek” diye bir yanıt vermenin sağlıklı bir yaklaşım
olduğu söylenemez.
Bilim insanları tarih için değişik
tanımlar kullanırlar. Bunlardan birisinde de şöyle denir; “Tarih geçmişin tarağı, geleceğin aynasıdır.” Veciz bir anlatımla çok manalar
içermektedir bu tanımlama. Be bir tanımlama doğrultusunda kültürel mirasımıza
tarihsel geçmiş gözü ile bakmanın tutarsızlığı açıkça görülmektedir. O halde
bize düşen, onur kaynağımız olan geçmişimizden bazı sentezler çıkarıp geleceğe
yönelik tasarılarımızı bu çizgide projelendirmek olacaktır. Bu düşünceden
hareketle Bitlis’in tarihsel geçmişine kısaca bir göz atmanın yaralı olacağı
muhakkaktır.
Bitlis, Asya ile Batı Anadolu
arasında doğal bir geçit yerinde bulunmaktadır. Önemli bir geçit yerinde kurulu
bulunması tarihin her döneminde önemini korumasına neden olmuştur. Stratejik
açıdan pek çok kavim için ele geçirilmesi gerekli görülen yerler arasında
olmuştur daima. Bu bakımdan pek çok mücadeleye sahne olmak durumunda kalmıştır.
Bitlis Çayı’nın derin vadisinde
kurulu bulunan Bitlis Kentindeki bütün yapılaşma yamaçlarda şekillenmiştir. Dar
bir alan içinde kurulu bulunan Bitlis’te çetin doğa koşulları hüküm
sürmektedir.
1071 tarihinden itibaren Türklerin
Anadolu’yu yurt edinmeleriyle birlikte, Bitlis Selçuklulara bağlı olan
Mervanilerin yönetimine geçmiştir. 1084 tarihinde Dilmaçoğlu Mehmet Bey
tarafından kurulan Atabeyleri Hanedanlığı, 1192 Yılına kadar Bitlis’te yönetime
hakim olmuştur. 1192 Yılında Ahlat
Atabeyleri “Erman-Şahlar” yönetimine
girmiştir.
Osmanlı döneminde merkezi hükümetin
otoritesi burada yerleşmiş, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman
zamanında önemini korumuş, II.Abdülhamit döneminde dana da önem kazanmış olan Bitlis,
1916 Yılındaki Rus işgali sırasında ağır tahrip ve zarara hedef olmaktan kendini koruyamamıştır.
Bu yıkım ve tahribata karşın günümüze kalan kültürel mirasımızın zenginliği
Bitlis’in önemini yeni kuşaklara aktarmak için en değerli belgeler olarak dikkati
çekmektedir.
Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlük Binası |
Bitlis’teki kültürel mirasımızın,
cami, medrese, imaret, tekke, zaviye, türbe, kümbet, han, hamam ve kervansaray
olarak yoğunlaştığı dikkati çekmektedir.
Sekiz civarında medresenin Bitlis’te bulunması, burada bilime, eğitime,
uygarlığa verilen önemin bir göstergesidir. 15’ten fazla cami ve mescidin
bulunması, dine ve sanata verilen önemi belirtmekle birlikte engebeli arazisinin buna neden olduğu
anlaşılmaktadır. 15’ten fazla türbe ise, burada yaşayan önemli şahsiyetlerin
çokluğunu göstermektedir. Hanlar,
hamamlar ve kervansaraylar ise Bitlis’in ne denli önemli bir ticaret merkezi
olduğunun kanıtıdır.
Böylesine engin bir kültürel geçmişe
sahip olan Bitlis’in, üzerinde durulmaya
değer zenginliğinin ne kadar yoğun olduğu görülmektedir. Bu nedenle Bitlis’in
bilim ve uygarlık açısından öneminin tartışılmayacak kadar açık olduğuna
inandığımız medreseler konusu üzerinde durmadan geçemeyiz. Ortaçağ İslam
döneminden Tanzimat devrine kadar Bitlis’te egitim, bilim ve kültür
hizmetlerini yürüten günümüz üniversite kuruluşlarının karşıtı olan medreseler
şunlardır.
Bitlis Eren Üniversitesi |
1.Gök Medrese (İhlasiye Medresesi)
2.Şerefiye Medresesi
3.Gazi Bey Medresesi
4.Yusufiye Medresesi
5.İdrisiye Medresesi
6.Hacı Beyleh Medresesi
7.Sükriye Medresesi
8.Hatibiye Medresesi
Şimdi yeniden tarihçilerin
tanımlamasına dönelim. Ne demişlerdi tarih için, geçmişin tarağı, geleceğin
aynası. İşte geçmiş bu, nüfusa oranla çok yoğun bir eğitim ve öğretim
kuruluşları ile bunların zengin kadroları.
Bu bakış açısı içinde, önce günümüze sonra
da geleceğe bakmanın doğru olacağı açıktır. Günümüzde geçmişin bu görkemli
potansiyelinden izler taşıdığımızı söylemek sağlıklı bir yaklaşım olmayacaktır.
İşte bu nedenledir ki yeni arayışlar
içine girilmesi gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ilaminal71@gmail.com