20 Şubat 2019 Çarşamba

AHLAT KÜLTÜR SANAT VE ÇEVRE VAKFI, KADİM AHLAT'TA KOCA SİNAN, BURÇAY ANGER


KADİM AHLAT’TA KOCA SİNAN
       Su eski yer kabuğu üzerine, üç, beş on değil iki yüz kadar taş yapıt bırakmıştır Koca Sinan.
Burçay  ANGER
Bir çoğu ölümsüz birer dev anıt olarak. Tarihe insanlığın en usta mimarlarının başta geleni olarak geçmiş bu büyük deha. Kendi eliyle yazdığı anılarında söz ettiği üzere, Tuna boylarından, Bağdat ovalarına kadar Dünyayı yürüye yürüye dolaşmış bir Yeniçeri askeridir. Siz bakmayın tarihe saygısız, ucuz Yeşilçam yapımı film müsveddelerine. Orda kocaman, arkası arkası beş karış devrik, beyaz keçe külahlarıyla, beygir sırtında, ordan oraya seyirten  sözde Osmanlı askerine. Ve bu konuda da benden başka ilgilenip tepki göstermeyen, miskin tarih ulemalarının kayıtsızlığına. Bir kere, o ak kavuklu giysi Yeniçeri’nin tören kıyafetidir. Savaşta ise daima zincir örgü zırh veya kösele cepken giyerlerdi. İkincisi ise, Yeniçeri, ordunun yaya askeriydi ve bakın ata, arabaya ya da eşeğe binmeleri bile zinhar yasaktı, idamlık suç sayılırdı.
      Herneyse, Sinan, Yeniçerilerin Sekban sınıfından idi. Yani günümüz ordusuna göre istihkam oluyor. Görevi, ordunun seferleri sırasında asker ve malzemenin ilerleyişine destek için alt yapı hizmetleri sunmak.

Mimar Sinan 
      İşte Sinan, bu nedenle Ahlat’a geldi ilk kez. Batılı tarihçilerin tek kelimeyle “Muhteşem” dedikleri Sultan Süleyman’ın dev gibi heybetli ordusunun arasında yürüyordu. Ve o da herhalde benim gibi görür görmez hayranlıkla çarpılmıştır Ahlat’ın ünlü ulu mezar taşlarına.
      Çünkü onlar, Sinan’dan önce, bir çoğu iki yüz yıldan beridir orada dikilip durmaktaydılar. Yörenin ilk egemeni olan Osmanlı’nın çetin rakibi cengaver Dulkadiroğulları’nın resmi mezarlığıdır öncelikle burası.  Ordunun ağırlığı ve Yeniçerilerin bir kısmı, şimdi kalıntıları görülen kale biçimli kışlaya yerleştiler. Asıl savaşçı vurucu güç, aylar önce, önden gidip İran içlerine girmişti.
      Yine bizim uyduruk yerli tarihi kordelaların bir utanç verici cahilliği de. Osmanlı ordusu deyince derhal ortaya üç beş kavuklu ve favorili ve saçlı başlı Yeniçeri sureti çıkarmasıdır. Oysa Yeniçerilerin tepede uzun bir tutam saç buklesi bırakmak kaydıyla başları usturayla kazıtılmış, sakalsız ve bıyıklı olmaları zorunludur. Ayrıca asla Türk Ordusunu temsil edemezler, çürkü ordunun sadece altıda biridirler.
      Asıl savaş gücü kartal kanatlı süvari akıncılar, sipahiler ve gözünü kan bürümüş sine üryan kılıç püryan Azap askerleridir. Neyse…
      O sıra Sultan Süleyman’ın (hiç durmadan maraza çıkarmaya meraklı) Safevi’lere karşı İran seferi yapılmaktadır. Süvari birlikleri İbrahim Paşa komutasında İran içlerine sokulmuş, Sultan’ın ağır ordusuyla buluşmayı bekliyor. Safevi’lerin Kuzeyden dolanıp orduyu arkadan çevirme olasılığına karşı tedbir olarak Adilcevaz ve Van kalelerine toplar yerleştirilmeli ve binlerce asker ve teçhizat, araba ve top da gölün karşısına geçirilmelidir.
      İleride İbrahim Paşa, düşmanla göğüs göğüsedir.  Tatvan, Gevaş yolunu da dolaşacak zaman yoktur. Sultan, bütün ağırlığını göl üzerinden, kestirmeden geçirilmesini emreder. İşte o zaman bir Sinan Ağa çıkar ortaya “Emrin Olur” diyerek sıvar kollarını.
      Eldeki üç beş küçük piyade kayığını ikişer ikişer güverteden platformla bağlayarak (Tabi kusursuz bir hesap ve denge kontrolüyle) kullanışla sallar imal eder ve görevi kusursuz başarır. Bu dahiyane beceriyle Sinan ilk kez vezirlerin dikkatini çeker. (Belirtmeden geçemeyeceğim, hemen aynı günlerde, Barbaros, İtalyanların elinden Tunus’u almış, Güneyden çölden dolaşarak onu arkadan vurmaya çalışan Venedikli-Arap müttefik düşman ordusuna karşı, gemi toplarını da hızla çöle sürerek amansızca yürütmüştü. Çöllerde deniz topu? Bu da Barbaros’un dahiyane buluşudur. Şöyle, tekerleri yağlı küçük arabalar üzerinde toplar. Bu arabaların üzerinde de birer tane yelken, rüzgar gücüyle hızla ilerleyebiliyor ve hareket  halindeyken bile ateş edebiliyor. Nasıl ama?
      Aradan yıllar geçti, bu kez bir başka seferle bir başka diyara düştü Koca Sinan’ın yolu. Karaboğdan yani Moldovya üzerine. Prut Irmağının iki yakası da bataklıktı ve asker çamura gömülüyor, karşıya geçemiyordu. O zaman çaresizlik içinde kıvranan askerlerin aklına Ahlat geliyor. Ahlat’taki denge ustası, büyük hesapçı Sinan Ağa. Sinan, 13 günde batmayan ve devrilmeyen bir köprü kuruverecektir, orda da. Bütün ağırlığıyla koca orduyu karşıya geçiriyor.
      Tabii büyük Sultan çok sevinmiştir. Ve işte o andan itibaren dünya anıtsal tarihine, ünlü ölümsüz Koca Sinan’a armağan ediveriyor. Orduyu Hümayun’un baş mimarı Koca  Sinan’ı. Yani bizim Ahlat, Mimar Sinan’ın tarihe kayıt defteridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilaminal71@gmail.com