KÜFREVİZADE ABDÜLBAKİ EFENDİ
VE BİTLİS HADİSESİ
Abdulaziz KARDAŞ
Küfrevizade Abdülbaki Efendi, 1872 yılında Bitlis’te
doğdu. Babası Siirt’in bir köyü olan Küfra (Şirvan)’dan Bitlis’e yerleşmiş,
Nakşibendi Şeyhi Muhammed Efendi, annesi Fatma Hanım’dır.Abdülbaki Efendi |
Küfrevizade Abdülbaki Efendi, eğitimine babasının
tekkesinde başlamış, dana sonra bölgenin önde gelen din adamlarından dersler
almıştır. Eğitimi sırasında Arapça ve Farsça öğrenmiş, daha sonra tekkesinde ve
bölgede halkın aydınlatılmasına çalışmıştır. Bu nedenle nüfuzu sadece Bitlis ve
çevresiyle sınırlı kalmamış, İran ve Rusya’nın bazı bölgelerinde yaşayan
Müslümanlar arasında da yayılmıştı.
Böylece çok geniş bir coğrafyada itibar gören
Küfrevizade Abdülbaki Efendi, halkı tahriklere karşı uyanık tutmuş ve onların
birlik ve beraberlik içinde yaşamalarını sağlamaya çalışmıştı.
Bu nedenle, başta Osmanlı Devlet adamları olmak üzere
yörede vatan hizmetinde bulunan askeri-ticari görevliler üzerinde de derin
izler bırakmıştı. Osmanlı Hükümeti de Küfrevizade Abdülbaki Efendi ve ailesinin
taleplerinin karşılanmasına çok önem vermiştir.
Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin babası Şeyh Muhammed
Küfrevi, vefat ettikten sonra ailenin geçimini sağlamak amacıyla Maliye
Nezareti, 6 Ekim 1913 tarihinden itibaren Küfrevi Ailesine maaş bağlamıştı.
Ancak Aiileye ait olan Küfrevi Tekkesi ve Muhammed Küfrevi’nin mezarını ziyaret
etmek amacıyla Osmanlı Devleti’nin diğer bölgelerinden, Rusya ve İran’dan gelen
birçok kişi burada ağırlandığı için bu maaş yetersiz kalmıştı.
Kasım KÜFREVİ |
Küfrevi Ailesi’nin Hükümet ve Memleket işlerinde
gösterdiği yararlı faaliyetleri ve halkın aydınlatılmasındaki önemini göz önüne
alan Bitlis Valisi Mazhar Müfit Bey, 22 Aralık 1913 tarihinde Dahiliye
Nezareti’ne başvurarak söz konuşu maaşın yükseltilmesini talep etmiştir.
Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin bölgedeki etkinliğini
gösteren en önemli olay, Bitlis ve çevresinde etkili olan “Bitlis Hadisesi”dir.
Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin son döneminde Rusya
ve batılı devletlerin desteğini alan Ermeniler, bölgedeki faaliyetlerine hız
vermişti. Ruslar, tarihi emellerine ulaşmak amacıyla Ermenilerin yanı sıra
bölgede yaşayan Müslüman Kürtleri de elde etme çabası içinde olmuşlardır. Bu
maksatla Kürtler arasında nüfuz sahibi olanları yanlarına çekmek için birçok
yolu denemekten geri durmamışlardı. Rus tahrik ve desteğiyle altyapısı iyice
hazırlanan isyan 8 Mart 1914 tarihinde başlatılmıştı.
Bitlis Hadisesi’yle ilgili üç isim dikkat çekmekteydi.
Başta Gayda Tekkesi Şeyhi Şehabettin, aynı tekkenin idari işleriyle meşgul
amcazadesi Seyyid Ali ve şeyhinin halifesi Molla Selim gelir. Bu üç isim de
halk üzerinde nüfuzlu şahsiyetler oldukları kadar Van Bölgesinde tekke sahibi
Seyyid Taha ile de rabıtaları vardı. Bunlar yöre halkını Hükümete ve ıslahatlara karşı
ayaklandırmak maksadıyla çeşitli faaliyetlerde bulunmuştu. Bölgenin yapısı ve
Rusların buradaki emellerinden dolayı isyanın tehlikeli bir hal almasına yol
açma ihtimalini göz önünde bulunduran Hükümet, zamanında harekete geçerek
isyanı bastırmıştır. İsyanın liderlerinden Molla Selim tutuklanmış ve
sorgulanmak üzere Bitlis’e götürülürken yandaşları tarafından Jandarmanın
elinden zorla alınmıştı. Bölgeden gelen takviye, Jandarma birliklerinin
müdahalesiyle isyan tamamen bastırılmış ve Molla Selim, üç yandaşı ile
Bitlis’teki Rus Konsolosluğuna sığınmıştır.
Bitlis'teki Küfrevi Türbesi |
Bitlis Hadisesi’nin bastırılmasından sonra 28 Nisan
1914’te Osmanlı Dahiliye Nezareti, Talat Paşa imzasıyla Van ve Bitlis
vilayetlerine birer şifreli yazı göndermişlerdi. Yazıda Bitlis Hadisesi
esnasında faydalı hizmetlerde bulunduğu tespit edilen ve bu hizmetlerinden
dolayı ödüllendirilmeyi hak eden kişilerin isimleri ve ne suretle
ödüllendirilmeleri gerektiğinin bildirilmesi istenmişti.
Bu
istek üzerine Bitlis Valiliği’nden 7 mayıs 1914’te gönderilen cevapta; Bitlis
Hadisesi esnasında askere yardım etmek amacıyla adamlarıyla teşkili teklif eden
ve en evvel silah alan Bitlisli Hacı Necmettin Efendizade Şemsettin ve asilerin
teklifine sureti katiyede red cevabı veren Bitlis’te mukim Küfrevi Şeyhizade
Şeyh Abdülbaki ve Hacı Fazıl Efendizade Şeyh Mehmed ve o günlerde Mutki’de
bulunarak Hükümet lehine çalışan Şeyh Fthullahzade Şeyh Alauddin ve aynı
zamanda Hükümet lehinde çalışan Norşinli Şeyh Ziyauddun efendilerin Beşinci Rütbe’den birer nişan ile
ödüllendirilmeleri teklif edilmiştir.
Bitlis’ten gönderilen teklif yazısı
üzerine 12 Mayıs 1914 tarihinde çıkarılan bir “İrade-i Seniyye” ile adı geçen şahıslar Beşinci Rütbe’den birer “Mecidi Nişanı” ile
ödüllendirilmişlerdir. Dahiliye Nezareti, 16 Mayıs 1914
tarihinde Bitlis Vilayeti’ne çektiği bir telgrafla bu ödüllendirmenin
yapıldığını bildirmiştir.
Mustafa Kemal Paşa |
MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE TANIŞMA
Avrupa
devletleri arasındaki siyasi, askeri ve iktisadi rekabet gibi başlıca
sebeplerle çıkan dünya savaşına kısa bir
süre sonra Osmanlı Devleti de katılmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı
Devleti’nin Doğu Cephesi’ndeki askeri harekatı, 1 Kasım 1914’te Rus Ordusunun
sınırımızı geçmesiyle başlamıştı. Bunun üzerine Küfrevizade Abdülbaki Efendi ve
Bitlis’in önde gelen aşiret reisleri ile din adamları; yöre halkının düşmanla
mücadeleye girmesi ve vatanın savunulması için büyük çaba sarfetmişti.
Ancak, bütün mücadelelere rağmen
Ruslar ilerlemeye devam ederek, 3 Mart 1916 tarihinde Bitlis’i işgal
etmişlerdi. Rusların Bitlis ve çevresini işgali üzerine binlerce kişi mülteci
durumuna düşerek Diyarbakır’a sığınmıştı.
Küfrevi Ailesi’de Bitlis’in işgali
esnasında önce Silvan’a, ardından da Diyarbakır’a göç etmişti. Burada
kaldıkları süre içinde masraflarının Hükümet tarafından karşılanması amacıyla
Muş Mebusu İlyas Sami Bey vasıtasıyla talepte bulunulmuş, Hükümet de yapılan bu
talebi uygun bularak kendilerine yeterli miktarda tahsisatta bulunmuştur. Başkumandanlık Vekaleti, Rusların
Anadolu içlerine ilerlemesini engellemek amacıyla harekete geçerek Çanakkale
Muharebeleri’nden sonra 2’nci Ordu’yu Doğu Bölgesi’ne göndermeyi kararlaştırmış
ve bu ordunun kumandanlığına da Ahmed İzzed Paşa’yı tayin etmişti. Albay
Mustafa Kemal’i de 16’ncı Kolordu Kumandanlığına tayin etmiştir.
Albay Mustafa Kemal, 27 Mart 1916’da
Diyarbakır’a giderek göreve başlamıştır. Daha sonra karargahını Silvan’a nakletmiş
ve 1 Nisan 1916’da Mirlivalığa (Tuğgeneral) terfi ettirilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, Bitlis’e giderek
komutayı ele almış ve çalışmalarına başlamıştır. Bu çerçevede Bitlis’te bulunan
ordu kumandanları, aşiret reisleri ve din adamlarıyla görüşmeler yaparak
Bitlis’in ve bölgenin düşman işgalinden kurtarılması için faaliyetlerde
bulunmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın Küfrevizade
Abdülbaki Efendi ile tanışması ve dostluğu, Birinci Dünya Savaşı döneminde
Silvan’dan Bitlis’e gitmesiyle başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın bu aileyi
daha önceden de tanıdığı kuvvetle muhtemeldir. Yine bu dönemde, Kafkas Cephesi,
2’nci Ordu ve daha sonra Kafkas Orduları Grubu Komutanlığı’na tayin edilen
Ahmet İzzed Paşa da Küfrevi Ailesiyle tanışmış ve dostluk kurmuştu.
Mustafa Kemal Paşa, 7 Kasım 1916’da
Bitlis Cephesi’ni denetlemek amacıyla beraberinde 5’inci Tümen komutanlığına
yeni tayin edilen Albay Ali Fuat Cebesoy ve 16’ncı Kolordu Kurmay Başkanı
İzzettin Çalışlar olmak üzere Silvan’dan Bitlis’e hareket etmiştir. 9 Kasım’da
Duhan’a ulaşan Mustafa Kemal Paşa, ertesi gün Ali Fuat ve İzeddin beylerle
birlikte Bitlis’e varmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın Bitlis’teki
izlenimleri Hatıra Defteri’nde şu şekilde geçmektedir; “Öğlenden evvel saat 10’da El-Şeyhuttani el-Halidi Mehmet Efendi,
el-Nakşibendi-i Küfrevi’nin Kızılmescit Mahallindeki Türbesini ziyaret ettim.
Küçük bir türbe şeyhin merkadi ve yanında biraderzadesi olduğunu türbedarın
ifade ettiği bir zatın merkadi vardır. Şeyhin merkadinin örtüsü sırma işlemeli,
yakut, elmas gibi taşlarla müzeyyen diğer merkad dahi sırmalı işlemeli
örtülüdür.”
Bitlis’in işgali sırasında Rus ve Ermenilerce kutsal
yerler tahrip edilmişti. Tahrip edilen ve yıkılan yerler arasında Küfrevi
türbesi’de bulunmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa, Bitlis’te bulunduğu sırada
Küfrevi Ailesini ziyaret etmişti. Bu ziyaretten memnun olan Küfrevizade
Abdülbaki Efendi’nin annesi Fatma Hanım, Mustafa Kemal Paşa’ya; “Allah seni Padişah yapsın” şeklinde dua etmişti. Paşa’nın sonradan
Cumhurbaşkanı olması üzerine bu dua Küfrevi Ailesi’nin fertleri tarafından
gururla anlatılmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa, Bitlis ile
Muş’un kurtarılması için gittiği bölgede 8’inci Tümen Kumandanı Nuri Conker,
Tabur Kumandanı Binbaşı Fuat Bulca, Refet Bele, Ali Çetinkaya ve Albay İsmet
İnönü gibi önemli komutanlarla birlikte çalışmıştı. Ayrıca burada bulunan
Küfrevizade Abdülbaki Efendi, Mutki Aşiret Reisi Hacı Musa Bey ve kardeşi Nuh
bey, Şeyh Ziyaüddin Efendi, Ohinli Şeyh Alauddin Efendi ile Bitlis Mebusu
Sadullah Bey’i tanıma ve birlikte çalışma imkanı bulmuştu.
Birinci Dünya Savaşı döneminde
Bitlis’te bulunan aşiretlerin ve din adamlarının oluşturdukları milis ve
gönüllü birliklerin önemli katkısı olmuştur. Bu katkı, Milli Mücadele
yıllarında Mustafa Kemal Paşa’nın çalışmalarıyla da sürdürülmüştü. Böylece
Mustafa Kemal Paşa’nın 16’ncı Kolordu Kumandanı iken burada kurduğu dostluklar,
Milli Mücadele ve sonraki dönemlerde birçok sorunun çözülmesini
kolaylaştırmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, 18 Aralık 1916’da Ahmet İzzed
Paşa’nın izinli olarak İstanbul’a gitmesi üzerine 2’nci Ordu Kumandanlığını
vekaleten yürütmeye başlamıştı.
Mustafa Kemal Paşa, 16 Şubat 1917’de Hicaz Kuvve-i
Seferiye kumandanlığına atanmıştı, Bitlis bölgesinden uzaklaşmasına rağmen
Küfrevi Ailesiyle olan dostluk ve irtibatını koparmamıştı. Paşa Bitlis’teki
gelişmelerin yanında Küfrevilerin durumu ve istekleriyle de yakından
ilgilenmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın desteği ile Küfrevi Ailesi’nin bölgedeki
aşiretler üzerindeki nüfuzunu göz önüne alan Hükümet, Meclis-i Vükela kararıyla
Küfrevi Ailesi’ne maddi destekte bulunmuştu.
Mustafa Kemal Paşa’nın Küfrevizade Abdülbaki Efendi
ile iletişim ve ilişkisini gösteren çok sayıda mektup bulunmaktadır. Bu
mektuplardan biri 27 Ağustos 1917 tarihli olup Halep’ten gönderilmiştir. Mektup
şu şekildeydi;
Mustafa Kemal Atatürk |
“Küfrevi
Şeyhi Abdülbaki Efendi Hazretlerine, Muhterem Efendim, 3 Ağustos 1917 tarihli
mektubunuzu yirmi üç gün sonra Halep’ta aldım. Matlubunuzun husülünü arzu
ettiğime elbette emniyet edersiniz. Mektubunuzu İstanbul’da iken alamamış
olduğumdan müteessirim. Yaverim vasıtasıyla Sadrazam Paşa Hazretlerine
gönderilen mektubunuzun daha o zaman takdim edilmiş olduğunu mumaileyden
anladım. Her halde arzunuzun is’af edileceğini ümid ile zat-ı alilerine ve
rüfekanıza takdim-i selam ederim. Efendim. Yedinci Ordu Kumandanı Mirliva
M. Kemal”
Osmanlı Hükümeti, Birinci Dünya Savaşı yıllarında
aşiretlerin devlet aleyhindeki faaliyetlerini engellemek ve bunların devlete
ittatlerini sağlamak amacıyla onlara nasihatte bulunmak üzere Küfrevizade
Abdülbaki Efendi’yi görevlendirmişti. Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin nasihat
ve ikazları aşiretler üzerinde büyük tesir göstermişti. Bu nedenle 4 Ağustos
1917’de Daire-i Meşihat-ı İslamiye, Şeyhülislam Musa Kazım imzasıyla
Sadrazamlık Makamına başvurarak, Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin Dördüncü
Rütbeden “Mecidi Nişani” ile ödüllendirilmesini istemişti.
Bu istek, 6 Ağustos 1917’de çıkarılan bir İrade-i
Seniyye ile Küfrevizade Abdülbaki Efendi’ye Dördüncü Rütbeden Mecidi Nişanı
verilmiştir. Osmanlı Hükümeti ayrıca Harbiye Nezareti’nin mestüre tertibinden
(örtülü ödenek) Kürfevizade ve kardeşi
Abdülbari Efendiye maaş bağlamıştı.
Ancak, Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu mali
sorunlar nedeniyle devletin aileye vermekte olduğu maaşı da etkilemiş ve
Dahiliye Nezareti’nin isteği doğrultusunda söz konusu maaş kesilmişti.