23 Şubat 2018 Cuma

KÜFREVİZADE ABDÜLBAKİ EFENDİ VE BİTLİS HADİSESİ, Abdülaziz KARDAŞ, AHLAT KÜLTÜR SANAT VE ÇEVRE VAKFI

             KÜFREVİZADE ABDÜLBAKİ EFENDİ
VE BİTLİS HADİSESİ
Abdulaziz KARDAŞ
             Küfrevizade Abdülbaki Efendi, 1872 yılında Bitlis’te doğdu. Babası Siirt’in bir köyü olan Küfra (Şirvan)’dan Bitlis’e yerleşmiş, Nakşibendi Şeyhi Muhammed Efendi, annesi Fatma Hanım’dır.
Abdülbaki Efendi
Küfrevizade Abdülbaki Efendi, eğitimine babasının tekkesinde başlamış, dana sonra bölgenin önde gelen din adamlarından dersler almıştır. Eğitimi sırasında Arapça ve Farsça öğrenmiş, daha sonra tekkesinde ve bölgede halkın aydınlatılmasına çalışmıştır. Bu nedenle nüfuzu sadece Bitlis ve çevresiyle sınırlı kalmamış, İran ve Rusya’nın bazı bölgelerinde yaşayan Müslümanlar arasında da yayılmıştı.
Böylece çok geniş bir coğrafyada itibar gören Küfrevizade Abdülbaki Efendi, halkı tahriklere karşı uyanık tutmuş ve onların birlik ve beraberlik içinde yaşamalarını sağlamaya çalışmıştı.
Bu nedenle, başta Osmanlı Devlet adamları olmak üzere yörede vatan hizmetinde bulunan askeri-ticari görevliler üzerinde de derin izler bırakmıştı. Osmanlı Hükümeti de Küfrevizade Abdülbaki Efendi ve ailesinin taleplerinin karşılanmasına çok önem vermiştir.
Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin babası Şeyh Muhammed Küfrevi, vefat ettikten sonra ailenin geçimini sağlamak amacıyla Maliye Nezareti, 6 Ekim 1913 tarihinden itibaren Küfrevi Ailesine maaş bağlamıştı. Ancak Aiileye ait olan Küfrevi Tekkesi ve Muhammed Küfrevi’nin mezarını ziyaret etmek amacıyla Osmanlı Devleti’nin diğer bölgelerinden, Rusya ve İran’dan gelen birçok kişi burada ağırlandığı için bu maaş yetersiz kalmıştı.
Kasım KÜFREVİ
Küfrevi Ailesi’nin Hükümet ve Memleket işlerinde gösterdiği yararlı faaliyetleri ve halkın aydınlatılmasındaki önemini göz önüne alan Bitlis Valisi Mazhar Müfit Bey, 22 Aralık 1913 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne başvurarak söz konuşu maaşın yükseltilmesini talep etmiştir.
Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin bölgedeki etkinliğini gösteren en önemli olay, Bitlis ve çevresinde etkili olan “Bitlis Hadisesi”dir.
Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin son döneminde Rusya ve batılı devletlerin desteğini alan Ermeniler, bölgedeki faaliyetlerine hız vermişti. Ruslar, tarihi emellerine ulaşmak amacıyla Ermenilerin yanı sıra bölgede yaşayan Müslüman Kürtleri de elde etme çabası içinde olmuşlardır. Bu maksatla Kürtler arasında nüfuz sahibi olanları yanlarına çekmek için birçok yolu denemekten geri durmamışlardı. Rus tahrik ve desteğiyle altyapısı iyice hazırlanan isyan 8 Mart 1914 tarihinde başlatılmıştı.
Bitlis Hadisesi’yle ilgili üç isim dikkat çekmekteydi. Başta Gayda Tekkesi Şeyhi Şehabettin, aynı tekkenin idari işleriyle meşgul amcazadesi Seyyid Ali ve şeyhinin halifesi Molla Selim gelir. Bu üç isim de halk üzerinde nüfuzlu şahsiyetler oldukları kadar Van Bölgesinde tekke sahibi Seyyid Taha ile de rabıtaları vardı. Bunlar yöre halkını Hükümete ve ıslahatlara karşı ayaklandırmak maksadıyla çeşitli faaliyetlerde bulunmuştu. Bölgenin yapısı ve Rusların buradaki emellerinden dolayı isyanın tehlikeli bir hal almasına yol açma ihtimalini göz önünde bulunduran Hükümet, zamanında harekete geçerek isyanı bastırmıştır. İsyanın liderlerinden Molla Selim tutuklanmış ve sorgulanmak üzere Bitlis’e götürülürken yandaşları tarafından Jandarmanın elinden zorla alınmıştı. Bölgeden gelen takviye, Jandarma birliklerinin müdahalesiyle isyan tamamen bastırılmış ve Molla Selim, üç yandaşı ile Bitlis’teki Rus Konsolosluğuna sığınmıştır.
Bitlis'teki Küfrevi Türbesi
Birinci Dünya Savaşı başladıktan sonra, Rusya bu kişileri kayıtsız ve şartsız olarak Hükümete teslim etmişti. Bitlis Hadisesi, bir Rus komplosuydu. Rus Konsolosluğu’nda başlayan, Rus Konsolosluğu’nda biten bir isyandı. Hadise, bütün bölgede olduğu gibi Mitki ve Garzan’da da halkı ve aşiretleri üzmüştü. Bu nedenle bunlar Sedaret Makamına ve dahiliye Nezareti’ne gönderdikleri telgraflarla Osmanlı Halifesi’ne bağlılıklarını bildirmişlerdi.
Bitlis Hadisesi’nin bastırılmasından sonra 28 Nisan 1914’te Osmanlı Dahiliye Nezareti, Talat Paşa imzasıyla Van ve Bitlis vilayetlerine birer şifreli yazı göndermişlerdi. Yazıda Bitlis Hadisesi esnasında faydalı hizmetlerde bulunduğu tespit edilen ve bu hizmetlerinden dolayı ödüllendirilmeyi hak eden kişilerin isimleri ve ne suretle ödüllendirilmeleri gerektiğinin bildirilmesi istenmişti.
            Bu istek üzerine Bitlis Valiliği’nden 7 mayıs 1914’te gönderilen cevapta; Bitlis Hadisesi esnasında askere yardım etmek amacıyla adamlarıyla teşkili teklif eden ve en evvel silah alan Bitlisli Hacı Necmettin Efendizade Şemsettin ve asilerin teklifine sureti katiyede red cevabı veren Bitlis’te mukim Küfrevi Şeyhizade Şeyh Abdülbaki ve Hacı Fazıl Efendizade Şeyh Mehmed ve o günlerde Mutki’de bulunarak Hükümet lehine çalışan Şeyh Fthullahzade Şeyh Alauddin ve aynı zamanda Hükümet lehinde çalışan Norşinli Şeyh Ziyauddun  efendilerin Beşinci Rütbe’den birer nişan ile ödüllendirilmeleri teklif edilmiştir.
            Bitlis’ten gönderilen teklif yazısı üzerine 12 Mayıs 1914 tarihinde çıkarılan bir “İrade-i Seniyye” ile adı geçen şahıslar Beşinci Rütbe’den birer “Mecidi Nişanı” ile ödüllendirilmişlerdir. Dahiliye Nezareti, 16 Mayıs 1914 tarihinde Bitlis Vilayeti’ne çektiği bir telgrafla bu ödüllendirmenin yapıldığını bildirmiştir.
Mustafa Kemal Paşa
MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE TANIŞMA
            Avrupa  devletleri arasındaki siyasi, askeri ve iktisadi rekabet gibi başlıca sebeplerle çıkan  dünya savaşına kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti de katılmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Doğu Cephesi’ndeki askeri harekatı, 1 Kasım 1914’te Rus Ordusunun sınırımızı geçmesiyle başlamıştı. Bunun üzerine Küfrevizade Abdülbaki Efendi ve Bitlis’in önde gelen aşiret reisleri ile din adamları; yöre halkının düşmanla mücadeleye girmesi ve vatanın savunulması için büyük çaba sarfetmişti.
           Ancak, bütün mücadelelere rağmen Ruslar ilerlemeye devam ederek, 3 Mart 1916 tarihinde Bitlis’i işgal etmişlerdi. Rusların Bitlis ve çevresini işgali üzerine binlerce kişi mülteci durumuna düşerek Diyarbakır’a sığınmıştı.
            Küfrevi Ailesi’de Bitlis’in işgali esnasında önce Silvan’a, ardından da Diyarbakır’a göç etmişti. Burada kaldıkları süre içinde masraflarının Hükümet tarafından karşılanması amacıyla Muş Mebusu İlyas Sami Bey vasıtasıyla talepte bulunulmuş, Hükümet de yapılan bu talebi uygun bularak kendilerine yeterli miktarda tahsisatta bulunmuştur. Başkumandanlık Vekaleti, Rusların Anadolu içlerine ilerlemesini engellemek amacıyla harekete geçerek Çanakkale Muharebeleri’nden sonra 2’nci Ordu’yu Doğu Bölgesi’ne göndermeyi kararlaştırmış ve bu ordunun kumandanlığına da Ahmed İzzed Paşa’yı tayin etmişti. Albay Mustafa Kemal’i de 16’ncı Kolordu Kumandanlığına tayin etmiştir.
            Albay Mustafa Kemal, 27 Mart 1916’da Diyarbakır’a giderek göreve başlamıştır. Daha sonra karargahını Silvan’a nakletmiş ve 1 Nisan 1916’da Mirlivalığa (Tuğgeneral) terfi ettirilmiştir.
            Mustafa Kemal Paşa, Bitlis’e giderek komutayı ele almış ve çalışmalarına başlamıştır. Bu çerçevede Bitlis’te bulunan ordu kumandanları, aşiret reisleri ve din adamlarıyla görüşmeler yaparak Bitlis’in ve bölgenin düşman işgalinden kurtarılması için faaliyetlerde bulunmuştur.
            Mustafa Kemal Paşa’nın Küfrevizade Abdülbaki Efendi ile tanışması ve dostluğu, Birinci Dünya Savaşı döneminde Silvan’dan Bitlis’e gitmesiyle başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın bu aileyi daha önceden de tanıdığı kuvvetle muhtemeldir. Yine bu dönemde, Kafkas Cephesi, 2’nci Ordu ve daha sonra Kafkas Orduları Grubu Komutanlığı’na tayin edilen Ahmet İzzed Paşa da Küfrevi Ailesiyle tanışmış ve dostluk kurmuştu.
            Mustafa Kemal Paşa, 7 Kasım 1916’da Bitlis Cephesi’ni denetlemek amacıyla beraberinde 5’inci Tümen komutanlığına yeni tayin edilen Albay Ali Fuat Cebesoy ve 16’ncı Kolordu Kurmay Başkanı İzzettin Çalışlar olmak üzere Silvan’dan Bitlis’e hareket etmiştir. 9 Kasım’da Duhan’a ulaşan Mustafa Kemal Paşa, ertesi gün Ali Fuat ve İzeddin beylerle birlikte Bitlis’e varmıştır.
            Mustafa Kemal Paşa’nın Bitlis’teki izlenimleri Hatıra Defteri’nde şu şekilde geçmektedir; “Öğlenden evvel saat 10’da El-Şeyhuttani el-Halidi Mehmet Efendi, el-Nakşibendi-i Küfrevi’nin Kızılmescit Mahallindeki Türbesini ziyaret ettim. Küçük bir türbe şeyhin merkadi ve yanında biraderzadesi olduğunu türbedarın ifade ettiği bir zatın merkadi vardır. Şeyhin merkadinin örtüsü sırma işlemeli, yakut, elmas gibi taşlarla müzeyyen diğer merkad dahi sırmalı işlemeli örtülüdür.”
            Bitlis’in işgali sırasında Rus ve Ermenilerce kutsal yerler tahrip edilmişti. Tahrip edilen ve yıkılan yerler arasında Küfrevi türbesi’de bulunmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa, Bitlis’te bulunduğu sırada Küfrevi Ailesini ziyaret etmişti. Bu ziyaretten memnun olan Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin annesi Fatma Hanım, Mustafa Kemal Paşa’ya; “Allah seni Padişah yapsın”  şeklinde dua etmişti. Paşa’nın sonradan Cumhurbaşkanı olması üzerine bu dua Küfrevi Ailesi’nin fertleri tarafından gururla anlatılmaktadır.
            Mustafa Kemal Paşa, Bitlis ile Muş’un kurtarılması için gittiği bölgede 8’inci Tümen Kumandanı Nuri Conker, Tabur Kumandanı Binbaşı Fuat Bulca, Refet Bele, Ali Çetinkaya ve Albay İsmet İnönü gibi önemli komutanlarla birlikte çalışmıştı. Ayrıca burada bulunan Küfrevizade Abdülbaki Efendi, Mutki Aşiret Reisi Hacı Musa Bey ve kardeşi Nuh bey, Şeyh Ziyaüddin Efendi, Ohinli Şeyh Alauddin Efendi ile Bitlis Mebusu Sadullah Bey’i tanıma ve birlikte çalışma imkanı bulmuştu.
            Birinci Dünya Savaşı döneminde Bitlis’te bulunan aşiretlerin ve din adamlarının oluşturdukları milis ve gönüllü birliklerin önemli katkısı olmuştur. Bu katkı, Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal Paşa’nın çalışmalarıyla da sürdürülmüştü. Böylece Mustafa Kemal Paşa’nın 16’ncı Kolordu Kumandanı iken burada kurduğu dostluklar, Milli Mücadele ve sonraki dönemlerde birçok sorunun çözülmesini kolaylaştırmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, 18 Aralık 1916’da Ahmet İzzed Paşa’nın izinli olarak İstanbul’a gitmesi üzerine 2’nci Ordu Kumandanlığını vekaleten yürütmeye başlamıştı.
Mustafa Kemal Paşa, 16 Şubat 1917’de Hicaz Kuvve-i Seferiye kumandanlığına atanmıştı, Bitlis bölgesinden uzaklaşmasına rağmen Küfrevi Ailesiyle olan dostluk ve irtibatını koparmamıştı. Paşa Bitlis’teki gelişmelerin yanında Küfrevilerin durumu ve istekleriyle de yakından ilgilenmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın desteği ile Küfrevi Ailesi’nin bölgedeki aşiretler üzerindeki nüfuzunu göz önüne alan Hükümet, Meclis-i Vükela kararıyla Küfrevi Ailesi’ne maddi destekte bulunmuştu.
Mustafa Kemal Paşa’nın Küfrevizade Abdülbaki Efendi ile iletişim ve ilişkisini gösteren çok sayıda mektup bulunmaktadır. Bu mektuplardan biri 27 Ağustos 1917 tarihli olup Halep’ten gönderilmiştir. Mektup şu şekildeydi;
Mustafa Kemal Atatürk
“Küfrevi Şeyhi Abdülbaki Efendi Hazretlerine, Muhterem Efendim, 3 Ağustos 1917 tarihli mektubunuzu yirmi üç gün sonra Halep’ta aldım. Matlubunuzun husülünü arzu ettiğime elbette emniyet edersiniz. Mektubunuzu İstanbul’da iken alamamış olduğumdan müteessirim. Yaverim vasıtasıyla Sadrazam Paşa Hazretlerine gönderilen mektubunuzun daha o zaman takdim edilmiş olduğunu mumaileyden anladım. Her halde arzunuzun is’af edileceğini ümid ile zat-ı alilerine ve rüfekanıza takdim-i selam ederim. Efendim. Yedinci Ordu Kumandanı Mirliva M. Kemal”
Osmanlı Hükümeti, Birinci Dünya Savaşı yıllarında aşiretlerin devlet aleyhindeki faaliyetlerini engellemek ve bunların devlete ittatlerini sağlamak amacıyla onlara nasihatte bulunmak üzere Küfrevizade Abdülbaki Efendi’yi görevlendirmişti. Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin nasihat ve ikazları aşiretler üzerinde büyük tesir göstermişti. Bu nedenle 4 Ağustos 1917’de Daire-i Meşihat-ı İslamiye, Şeyhülislam Musa Kazım imzasıyla Sadrazamlık Makamına başvurarak, Küfrevizade Abdülbaki Efendi’nin Dördüncü Rütbeden “Mecidi Nişani” ile  ödüllendirilmesini istemişti.
Bu istek, 6 Ağustos 1917’de çıkarılan bir İrade-i Seniyye ile Küfrevizade Abdülbaki Efendi’ye Dördüncü Rütbeden Mecidi Nişanı verilmiştir. Osmanlı Hükümeti ayrıca Harbiye Nezareti’nin mestüre tertibinden (örtülü ödenek)  Kürfevizade ve kardeşi Abdülbari Efendiye maaş bağlamıştı.
Ancak, Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu mali sorunlar nedeniyle devletin aileye vermekte olduğu maaşı da etkilemiş ve Dahiliye Nezareti’nin isteği doğrultusunda söz konusu maaş kesilmişti.

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilaminal71@gmail.com