11 Şubat 2018 Pazar

YÜZ YIL ÖNCE 21 ŞUBAT'TA AHLAT KURTULMUŞTU, AHLAT KÜLTÜR SANAT VE ÇEVRE VAKFI, İlhami NALBANTOĞLU

YÜZ YIL ÖNCE 21 ŞUBAT'TA AHLAT KURTULMUŞTU!..
13. Yüzyıl Türk-İslam dünyasının en gelişmiş, en uygar kentlerinden biri olan Ahlat, 300.000’e varan nüfusu ile döneminin dünyadaki sayılı kentlerinden biri durumundaydı. Tarih süreci içerisinde üstlenmiş olduğu misyon gereği olarak “Kubbe-tül İslâm”, günümüz Türkçesi ile  İslam’ın Kubbesi unvanı ile taçlandırılmıştı. Bir başka ifade ile İslam’ın doruk, yani zirve noktasıydı.
Ahlat, o dönemin muhteşem tarihi ve kültürel zenginliğini günümüze kadar taşıyabilmiş ender yelerden birisidir.
Tarihi belgelere göre M.Ö. 3000 yıllarında kurulduğu anlaşılan Ahlat,  Türklerin Anadolu’yu yurt edindikleri döneme kadar pek çok değişik kavimlere ve uygarlıklara beşiklik etmiştir.  Özellikle Selçuklular döneminde çok parlak bir misyonu üstlenmiştir.  Dana sonra Osmanlılar döneminde “Ata Yadigarı Şehir” ve “Ruhaniyatlı Şehir” olarak adlandırılmış ve Osmanlı Padişahları tarafından büyük iltifat görmüştür.
Ahlat, üstlenmiş olduğu bu müstesna misyonu ile hemen  tarihin her döneminde stratejik konumundan ötürü tüm egemen güçlerin gözdesi olma özelliğini sürdürmüştür. Bu nedenle pek çok kereler el değiştirmiş, pek çok kereler işgal edilmiştir ve pek çok kereler yakılıp yıkılmaktan kendini koruyamamıştır.
Bu saldırı ve işgallerin sonuncusu
 1915-1916 tarihindeki Rus istilasıdır. Geçmişte pek çok kereler olduğu gibi bu dönemde de  tarihinin en acımasız katliamına ve talanına maruz kalmaktan kurtulamamıştı Ahlat.
Dönemin Rus İmparatoru Çar Deli Petro’nun sıcak denizlere ulaşma hedefi şeklindeki vasiyetini yerine getirmek isteyen Rus kuvvetleri hızla Anadolu’yu işgal etmeye başlamışlardı. İşgalci güçlerin Rus Kumandanı General Şarpantiye, Adilcevaz’ı işgal ettikten sonra Ahlat’a doğru ilerliyordu. 
Şarpantiye, 3’üncü Rus Maverayibaykal Kazak Livası’nı da güçlerine katarak  Ahlat’a doğru ilerlemeye başlamıştı.  Ruslar bu taarruza yaklaşık olarak 36 süvari ve Kazak bölüğü ve 22 topla başladılar. Bunlara ek olarak 3’üncü Maverayibaykal Kazak Livası da dahil edilmişti.
Rus işgal kuvvetlerinin 3’üncü Maverayibaykal Kazak Livası Adilcevaz cephesinden taarruz ederken, Kafkas Süvari tümenleri de Malazgirt yönünden gelerek  Ahlat’ı kuşatmışlardı. Takvimler  29 Haziran 1915’i gösteriyordu. Dönemin askeri ve stratejik koşulları  Ahlat’ın savunması için ancak 2 Taburluk bir kuvveti ayırabilmişti. Bu birlik, Rus askerleri karşısında fazla bir direnç gösteremeyeceği düşüncesiyle askeri bir strateji olarak kenti terk etmeyi tercih etmişti. Bu manevra ile büyük zayiat vermenin önüne geçilmişti. Ancak, olanakları kenti terk etmeye uygun olanların dışında kalan yoksul ve fakir Ahlat halkı, Ahlat’a gelene dek işgal edilen her yöremizde olduğu gibi Ermeni ve Rus katliamından nasiplerini  almaktan kurtulamamışlardı.
O günleri yaşayan bir vatandaşımız maruz kalınan bu acımasız katliamı şöyle dile getiriyordu. “İşgal sırasında gücümüz elverdiğince çarpışıyorduk. Rus askerleri ve Ermeni çeteleri haince, hunharca ve acımasızca Kent’te karşılaştıkları herkesi kesip kurşuna diziyorlardı.”
Ahlat’ın işgalinden kısa bir süre sonra Türk Komutanı Abdülkerim Paşa, 3’ncü Ordunun sağ cenahı ile Ruslara karşı taarruza başladı. Abdülkerim Paşa karşısında tutunamayacaklarını anlayan işgal kuvvetleri, 24 Temmuz akşamı Ovakışla’dan başlamak üzere karanlıkta Ahlat’ı terk ederek Adilcevaz’a doğru geri çekilmek zorunda kalmışlardı. 24 Temmuz 1916 akşamı Ahlat’ı terk eden işgalci  düşman kuvvetleri, kin ve nefret duygularını dizginleyemiyor ve  4 Şubat 1916 tarihinde Chernozubov komutasında bir kez daha Ahlat’a saldırarak, ikinci defa  işgal ediyorlardı.
8 Ağustos 1916 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Paşa komutasındaki 2’nci Orduya bağlı 16’ncı Kolordunun 8’inci Tümeni tarafından Bitlis düşman işgalinden kurtuldu. Mustafa Kemal’in ileri taarruz emri vermesi üzerine 8’inci Türk Piyade Tümeni ve milis halk tarafından taarruza devam edilerek Rahva Ovası’na kadar düşman kovalandıysa da daha ileriye gidilemedi.
Tarih durağan bir periyot değil, yaşayan bir süreç ve ne zaman ne olacağını  kestirmek mümkün değil. Hiç beklenmeyen bir anda Rusya’da meydana gelen ihtilal, bir anda her şeyi tersine çeviriyor ve Ruslar palas pandıras pıllarını pırtılarını toplayarak alelacele Rusya’nın yolunu tutuyorlardı. Böylece Sovyet Blokunun sıcak denizlere açılma hevesi de kursaklarında kalıyordu. Türk birlikleri de bunların peşine düşüp kovalıyordu. Ancak  çekilirken de ellerinden gelen ne varsa geri koymuyor, yapabildikleri en acımasız katliamlarına devam ediyorlardı.
Tatvan’la Ahlat arasındaki Zığak   Köyü (Sarıkum) o tarihlerde Ahlat’a bağlıydı, Tatvan’da Ahlat’a bağlı bir köydü buradaki vahşet unutulacak gibi değildi. Düşman tarafından yerlere ucu sivri demir kazıklar çakılmış, başta hamile kadınlar olmak üzere, kadın, çocuk, kız ve yaşlı demeden insanlar karınları üzerine bu kazıkların üzerine atılmışlardı. Kazıklar birçoklarının karınlarından girmiş, sırtlarından dışarı çıkmıştı. Bu vahşet, tarihin kanlı sayfalarındaki yerini alıyordu böylece.
İşgal sırasında Ahlat’ın Kırklar Mahallesinde mahsur kalan 18 Türk Askerini Satı Kadın adındaki bir kahraman kadın pratik zekası ile azgın Rus askerlerinin saldırısından kurtarmayı başarmıştı.
29 Haziran 1915 tarihinde başlayan kabus,  2 yıl 17 gün sonra 21 Şubat 1918 tarihinde sona eriyordu. 
Tarihin her döneminde paylaşılamayan bir sevgili konumunda olan güzel Ahlat  artık esaretten kurtuluyordu...

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilaminal71@gmail.com