15 Yıl
Önce Ahlat Gazetesi
EKİM 2003 SAYI
35
BİTLİS’E YAZIK DEĞİL Mİ?
Oktay EKİNCİ
Geçen hafta sonu,
Doğubayazıt Kaymakamlığı’nın ev sahipliğiyle yapılan “Tarih, Kültür ve Sanat Sempozyumu”ndan bir gün önce Metin SÖZEN,
Oktay BELLİ ve Doğu’nun en usta sürücüsü Mustafa ALÇIN ile birlikte Bitlis’e
uğradık…
12 Eylül 2003 sabahı, Van’dan yola çıkıp
tarih boyunca “Anadolu’nun Denizi” olmanın
gizemini taşıyan Van Gölü kıyısından Akdamar’ı seyrettikten sonra 2235 metredeki “Kuzgunkıran Geçidi”ne tırmandık.
Ahdamar Adası |
Batıdan gelen yağmur bulutlarını buradan
Van’a geçirmeyen aynı dağların arasındaki ünlü tütün tarlalarını da Bitlis
İli’ne armağan eden iklim değişikliğini, doğanın yeşil örtüsüne hayran kalarak
yaşadık.
Yeniden deniz kıyısına inerek Tatvan’a
vardığımızda ise artık 25 km kalan Bitlis’e kavuşmak üzere olmanın heyecanı doruktaydı…
Geçmişin bu soylu ve muhteşem kentiyle
bir kez daha kucaklaşmanın heyecanı öyle kısa sürdü ki, daha kente girer girmez
bir garip olduk ve ayrılana kadar da içimiz daraldı…
Kentin kurulduğu derin vadiyi yaratan Bitlis Çayı tarih boyunca Doğu Anadolu ile Güneydoğu
Anadolu uygarlıkları arasındaki yegane “ulaşım
ve taşınma yolunu” sağlamanın gurunu bile çoktan unutmuş görünüyor…
Antik çağlar bir yana, 1085’te Melikşah’ın Selçuklu’ya kazandırmasına kadar Arap ve Bizans uygarlıklarıyla
bezenen, Dilmaçoğlu Beyliği’ni
ağırladıktan sonra da 1540’lardan sonra Osmanlı kimliğiyle vadiyi süsleyen
Bitlis, 1230’lardaki Moğol yağmasından
bu yana ikinci büyük tahribatını da sanki şu son “apartmanlaşma talanıyla” yaşıyor..
O kadar ki, örneğin 2700 yıllık Urartu temelleri üzerinde yükselen ve Büyük İskender’in komutanlarından Badlis’in İ.Ö.332’de inşa ettiği “Bitlis Kalesi” bile artık adını verdiği kentten herhalde “nefret” ediyor olmalı…
Çünkü, azman ve çirkin betonarme binalar
güzelim tarihi vadiyi doldurmakla kalmamışlar. Bitlis Çayı’nın imi kolu Rabat
ve Kosur’un birleştiği yerde,
anıtsal bir kayalık üzerinde yer alan görkemli “içkale” surlarına bile “yaslanarak”
yükseliyorlar…
Ünlü Mimar Oktay Ekinci |
Aynı vadide, yine Bitlis’in dünyadaki en
güzel “köprüler kenti” olarak nam
salmasına neden olan “akarsu güzergahı”da
benzer apartmanlar tarafından çoktan “yok
edilmiş” durumda…
Bu çayın ve eski köprülerin “kent kültürü ve yaşam kaynağı” olduğunu
önemsemeyip, korumak yerine betonla kaplayanlar; berbat ve kimliksiz birçok
katlı yapılaşmayı da “tam üzerinde” gerçekleştirmişlerdir.
Şimdi sular bu binaların altından
geçerken, yer yer üzeri açık kalan boşluklardan “Bitlis Çayı”nı sadece “çöp
ve mikrop kanalı” olarak seyrediyorsunuz.
İşte bu yürek burkan görüntü içinde
yolumuzu şaşırıp, “dönülmez”
işaretini de göremeyince, “ters
yöndesiniz” diyerek “yasal işlem” yapmaya
hazırlanan trafik polisine ister istemez dedim ki: “Bu kentin neresi düz ve yasal ki?..”
Örneğin, “dere
üzerindeki” apartmanlar acaba hangi tapu ve hangi ruhsatla yapılmış?..
Tarihi kale duvarına “abanan”, eldeki son anıtsal yapıları kuşatan, ünlü “Bitlis’te Beş Minare”
türküsüne de ilham
veren tarihi cemileri bile gözden tümüyle ırak kılan bu apartmanlar, hangi “çağdaş planlama” anlayışının
ürünüdür?..
Tarihi Dokuyu Bozan Plansız Yapılanma |
Devletin kente “örnek” olması gereken bu en önemli binasında, “Valilik” bölümü dışındaki tuvaletler bozuk; lavabolar tıkalı ve
ağzına kadar kirli su dolu; ortalık ise ilkel ve rezalet bir halde…
Bitlisliler kimlik değerlerinden galiba
bir tek “büryan”ları ile büryan
suyuna pişirilen “avşor” adlı sebze
türlüsüne değer veriyorlar…
Eğer onları tadıp ta açlığımızı “yerel lezzetle” gidermiş olmasaydık,
bu yazı daha da ağır olacaktı.
Yazık değil mi bu “efsanevi”
kentimize?...
Oktay
EKİNCİ, Aslen Karslı Türk mimar, öğretim görevlisi, Mimarlar Odası eski
genel başkanı.
Kars Ardahan Iğdır Siyasal Birikim
Gazetesi Köşe yazarı. Ekinci, Cumhuriyet gazetesinde Çed Köşesi adlı köşenin
yazarıdır. Ahlat Gazetesi’nde yazıları yayımlandı
Oktay
Ekinci, 1952 Yılında Balıkesir’de
doğdu, 15 Ekim 2013 tarihinde , İstanbul’da
aramızdan ayrıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ilaminal71@gmail.com