4 Temmuz 2020 Cumartesi

VAN GÖLÜ'NDE DENİZ BAYRAMI, AHLAT KÜLTÜR SANAT VE ÇEVRE VAKFI, İlhami NALBANTOĞLU

     VAN GÖLÜ’NDE DENİZ BAYRAMI    
  O gün erkenden kalkılır hazırlıklara başlanırdı. Birazdan iskeleye vapur yanaşacak, yaşlısı, genci, çoluğu çocuğu, esnafı bakkalı, kentin tüm insanları  vapura doluşacak ve erkenden Tatvan’da yapılacak “Deniz Bayramı”na göl üzerinden gidilecek.
      Büyük bir itiş-kakış’ın ardından vapura binebilenler, binemeyenler, kaçıranlar, çocuğunu bindirip kendisi binemeyenler, iskelede kalanlar yok değildi. Kalanları da üstü açık tentesiz kamyonlar taşıyordu Tatvan’a.
Yüz Metre Sürat Yarışları Başlıyor
      Temmuz’un birinci gününün “Kabotaj Bayramı” olduğunu, “Kabotaj”ın ne demek olduğunu o yıllarda kimse bilmediği gibi, kimsenin de umurunda değildi. Varsa, yoksa yüzme yarışlarıydı önemli olan. Bunun da bir nedeni vardı elbette. Yapılan tüm yüzme yarışlarının birincileri, ikincileri hatta üçüncüleri bile bu kentin gençleri tarafından kazanılıyordu.
      Bu yarışları kazanan gençler, bölgede ünlerine ün katıyorlardı. Kent halkı öylesine önemsiyordu ki bu yarışları olayını, tüm kent işini gücünü bırakıp bir sel gibi Tatvan’a akıyordu.
      O gün koca kentte, birkaç yaşlı,, birkaç esnaf, birkaç köylü dolaşıyordu ortalarda. Kent bütün sessizliği ile akşam dönüşü ile kimin hangi yarışı kazandığı haberleri ile yaşanmış olayların öykülerini merak ediyordu.
      Genellikle geç saatlerde dönüldüğü için bu öyküler ister istemez ertesi güne sarkıyordu.
      İki iskele vardı Tatvan’da, ikisi arasındaki mesafe de 50 metreydi. Yüzme yarışlarının tek kulvarıydı, sürat yarışları için gidiş-dönüş, mukavemet yarışları için iki gidiş dönüş, kurbağalama ve sırtüstü yarışları için ise sadece gidiş yapılıyordu.
      Yapılan tüm yarışların bütün derecelerinin favorileri Ahlatlı gençlerdi. Sonuçlar farklı olmuyor, favoriler yarışları kazanıyordu. Bir tek yarış vardı ki bunu Ahlatlı gençler bir türlü kazanamıyorlardı, yağlı direk yarışıydı bu.
      Dört metre uzunluğunda bir direk iskelenin üzerinden denize paralel olarak uzatılıyor, üzerine kalınca gres yağı sürülüyor, direğin ucuna da şanlı bayrağımız takılıyor. İskelenin üzerinden koşarak gelinip bayrak alınmaya çalışılacak, bayrağı alan yarışı kazanacak. Oldukça zor ama gençler için bir cesaret ve zeka yarışı.
Ahlatlı Yüzücü Gençler Bez Mayolarıyla Toplu Halde
      Bu yarışı Tatvanlı gençler kimseye kaptırmıyorlar. Bir başka yarış da ördek yakalama yarışı. Bir ördek suya bırakılıyor, tüm yarışmacılar ördeği yakalamaya çalışıyorlar, zavallı ördek her yandan yolları kesilmiş olarak çırpınıp kurtulmaya çalıştıkça gençler saldırıyorlar, sonunda yorulup kendisini şans kimden yana ise onun  ellerine teslim ediyor.
      Yarışların ardından ödül töreni başlıyor.
      Kazananlara ya bir kalem, ya bir çorap ya da bir atlet veriliyor, o günün bütçe koşullarında. Burada asıl olan ödül değil, kazanılan yarıştı kuşkusuz ve tüm yarışları Ahlatlılar kazandı övgüsü.
      Yarışan, yorulan, acıkan gençlerle, saatlerce o kızgın güneşin altında yarışmaları seyreden halk, yarışlar sonuçlanır sonuçlanmaz soluğu kentin lokantalarında, çay ocaklarında, bakkallarında alıyor. Bu tür yerler yılda bir kez yaşadıkları bu olağan dışı durum karşısında, almış oldukları tüm önlemlere karşın hizmette beklenilen randımanı gösteremiyorlar.
      Saatler alıyor aşırı miktardaki müşterileri doyurmak.  İlave mönüler hazırlamaları da yetmiyor, çoğu insan aç kalıyor, yiyecek bir şey bulamıyor.
      Lokantalar yemeklerini, fırınlar ekmeklerini, bakkallar bisküitlerini tüketiyorlar bu deniz bayramında.
Yağlı Direkten Bayrağı Alma Yarışı
      Günün akşamı vapurun kalkış saatine kadar olan kısmı ise ya kentin çarşısını ve sokaklarını gezmekle ya da o gün oynanacak Tatvanspor-Bitlisspor futbol maçını izlemekle geçiyor. Vapurun kalkış saatine yakın uzun uzun çalan düdüğü, adeta yetişmeyen kalır uyarısı yapıyor. Bir hücumdur başlıyor 2 Nisan adlı vapura, binemeyenler de, yetişemeyenlerde olmuyor değil.
      Yorgun geçen gün, uzun süre güneş altında kalmanın ödülü de güneşten yanmış kıpkırmızı suratlar, derisi soyulmuş burunlar olur ve günler boyu canlılığını korurdu.
      Deniz bayramı tefrikaları ertesi günün sabahıyla birlikte dilden dile dolaşmaya başlardı. Kim kimi nasıl geçmiş, kim yarışı nasıl kazanmış, kim iyi, kim değil, sürüp giderdi, bir sonraki yıl yapılacak deniz bayramına kadar.
      Yılda bir kere bile olsa, bu sosyal etkinlikle, gençler enerjilerini atmak, güçlerini göstermek, yeteneklerini sergilemek için bir fırsat buluyorlardı. Ama burada üzerinde durulması gereken ilginç bir husus vardı. Bir kentin tüm gençlerinin bir spor dalında sergiledikleri üstün bir toplu başarı…
      Bu başarı öyküsünü devletimizin ilgili kuruluşlarına bir türlü anlatamadık. Bu kentin gençlerinin yüzmeye karşı aşırı bir yetenekleri ve ilgileri var.
      Ülke olarak hemen her alanda tüm dünyaya sesimizi duyurduk, bir yüzme sporunda bunu başaramadık. Ahlat’tan bu yetenekli sporcuların performanslarını artırmak için buraya bir kapalı yüzme havuzu yapamadık. Çok mu zor ya da pahalı, merak ediyoruz, acaba Gençlik ve Spor Bakanımız bu konuda ne düşünüyorlar?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilaminal71@gmail.com