TAHSİN USTA
“UNESCO’nun Yaşayan İnsani Değerler ödülüne sahip,
Ahlat Abdurrahman Gazi
Türbesi’nin mimarı Tahsin Kalender,
26 Kasım 2020 tarihinde Ahlat’ta 92 yaşında
vefat etmiştir.
Cenazesi 27 Kasım 2020 tarihinde Ahlat’ta düzenlenen bir törenle
kaldırılarak, ebedi istirahatgahına uğurlandı.
Mekanı Cennet Olsun.”
“Bu Bir Ölüm İlanı” dır… Tahsin Usta’nın…
Tahsin Usta, benim küçük teyzem Bedriye Hanım’ın kocası. Annesi, kökleri Horasan’a kadar uzanan Kürüm Ailesi’nin kızı Rabia Hanım, babası Ahlat’ın kadim Kalender Ailesinin oğlu Şemsettin Kalender’dir.
Tahsin Usta Sempozyumda |
Tahsin Usta, 1928 Yılında Ahlat’ta doğdu, ilk öğrenimini Ahlat Ergezen İlkokulu’nda tamamladı. Öğretmeni, Ahlat'ın Cumhuriyet döneminin efsane öğretmenlerinden Abdülcebbar Ersoy Bey’di. Tahsin Usta, okul ve öğretmen sevgisini bir şiirinde şöyle dile getirmişti.
“Muallim Abdülcebbar gelir derse,
Öğretir bize hesap ve hendese
Orta mektebe gidemedik Bitlis’e
Şarkta sadece Diyarbakır’da vardı lise”
Tahsin Usta, ailesinin ekonomik durumu nedeniyle çok sevdiği eğitimini tamamlayamadı. Küçük yaşta çiftçilik ve taş işçiliği ile uğraşarak, Ahlatta birçok cami, minare, kümbet ve okul yapmak suretiyle yaşamını kazanmaya başladı. İş yaşamı ile ilgili duygularını ise bir başka şiirinde şöyle dile getiriyordu.
“Taş duvarcı ustasıyım, elli yıl çalıştım
Çok meslektaşlar gördüm, çok dertlere alıştım
Ömrümü taşla geçirdim, taşla yarıştım
Kireç, kum, çimento demedim, harca karıştım.”
Tahsin Usta, Ahlat’taki Selçuklu eserlerinden esinlenerek, hiçbir eğitimi olmadığı halde, dönemin Ahlat Müftüsü Abdullah Ateş’in önerisi ile Abdurrahman Gazi Türbesini inşa etti. Bu başarısı ona “UNESCO Yaşayan İnsani Değerler Ödülü’ nü getirdi.
Ahlat sevgisi ile dolup taşıyordu. Bir şiirinde ise bu sevgisini şöyle dile getirmişti.
“Kümbetleri, türbeleri,
Şekil şekil lahitleri
Alparslan’ın şehitleri
Yaşar Ahlat’ta Ahlat’ta…
”Ben, Ankara’da eğitimimi sürdürdüğüm dönemlerde arada bir ailemi görmek için Ahlat’ta giderdim. Her gittiğim günün akşamı Tahsin Usta ve eşi Bedriye Hanım Teyzem bize akşam oturmasına gelirlerdi. Bu gelişler sırasında Tahsin Usta ne eder, bir fırsatını bulur benimle özel sohbetler etmeye çalışırdı. Bu sohbetlerinde özellikle yeni gelişmeler konusunda bana çeşitli sorular sorarak yeni bilgiler edinme çabası gösterirdi.
Tahsin Usta, “Ahlat Halk Hekimliğinin Efsane İsmi Abdullah Nalbant Usta”nın genç bacanağı olarak ona büyük bir saygı duyuyordu. Onun bilgi ve deneyimlerinden yararlanmayı çok önemsiyordu. Bunun dışında mesleği ile ilgili olarak her türlü yardım ve desteği vermeye de oldukça özen gösteriyordu.
Tahsin Usta Bir Toplantıda |
Abdullah Nalbant Usta’nın 1953 Yılında Ahlat’ta yaptırdığı, Ahlat’ın o günün koşullarında en modern evinin yapımında bizzat emek vererek çalışmıştı.
Tüm bu nedenle aramızda daha ileri bir ilişki kurma, bilgi alışverişinde bulunma gayreti içinde olur, bana işi ile ilgili olarak yaptığı araştırmaların ve çalışmaların detaylarını anlatmaktan zevk alırdı.
İlk dönemlerde mesleği ile ilgili olarak bana anlattığı, hatta krokisini çizip benimle paylaştığı mimari projelerini avam bulurken, son dönemlerde yaptığı araştırmalar sonucu elde ettiği bilgi ve birikimlerini şaşkınlıkla ve hayranlıkla izler olmuştum.
Kimi zaman ailenin diğer bireyleri kendi aralarındaki konuşmaları bir yana bırakıp bizim heyecanlı diyaloğumuzu dinlemeye bırakırlardı kendilerini.
90’lı yıllarla birlikte başlattığımız “Ahlat Kültür Haftası” etkinlikleri, Tahsin Usta ile olan ilişkimizi daha derin ve olgun bir evreye taşımıştı. Akademik etkinlikler başta olmak üzere, hiçbir programı kaçırmadı, hep yanımızda yer aldı.
Özellikle Akademisyen katılımcılarla olan bilgi alışverişi sayesinde mesleği ile ilgili ince ayrıntıları paylaşma fırsatını iyi bir biçimde değerlendirdi.
Bu ilgisi nedeniyle Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı olarak biz de onu tüm etkinliklerimiz hakkında bilgilendirmeyi ihmal etmedik.
Çıkardığımız her yeni kitabı gönderdiğimiz ilk kişiler arasında ona yer vermeyi alışkanlık haline getirdik.
Aylık olarak çıkardığımız “Ahlat Gazetesi”nin tüm sayılarını ona büyük bir titizlikle göndermeyi sağladık. Zaman zaman gazetemizde şiirlerinin yayınlanmasına özen gösterdik. Çoğunlukla “Ahlat Sevgisi” ile yoğunlaşmış bu şiirlerin hatırı sayılır bir okuyucu kitlesinin olduğunu bize gelen geri dönüş iletilerinden anlaşılıyordu.
Tahsin Usta İlhami Nalbantoğlu |
Tahsin Usta, yaşamının en elim olaylarından biri olan “Evlat acısı” gibi bir travmayı da, yüreğine taş basarak, acısını içine gömüp, olgun bir tavır sergilemişti.
Tahsin Usta’nın 9 çocuğundan en büyüğü olan oğlu Zeki, parlak bir öğrenciydi, adı gibi zekiydi.
Çalışkanlığı sayesinde genç yaşta oklunu bitirmiş meslek sahibi olmuştu. Görevi gereği, atandığı Ege yöresinde çalışırken, tanıştığı bir genç kızla evlenerek yuva kurmuş, çoluk çocuğa karışmıştı. Zaman zaman tatil yörelerinde bir araya gelerek ailelerimizle birlikte güzel zamanlar geçiriyorduk.
Elim bir trafik kazası sonucu, Zeki genç yaşta, ailesini, eşi ve çocuklarını, akrabalarını, sevenlerini,
dostlarını, arkadaşlarını geride bırakarak aramızdan ayrılmıştı.
Abdurrahman Gazi Kümbeti |
Zeki’nin bu zamansız ve genç yaşta kaybı, bir ana baba için dünyada yaşanabilecek en büyük acılardan biriydi.
Tahsin Usta ve Bedriye Hanım Teyzem, bu büyük acı karşısında yıllar boyu kendilerine gelemediler. Tahsin Usta bu travmayı kendini verdiği işi ile haşır-neşir olmakla, Bedriye Hanım Teyzem ise kendini bağ ve bahçe işlerine adamak suretiyle yenmeyi başardılar…
“Ahlat Kültür Merkezi” yeni açılmıştı, Bitlis Valiliği ve Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğü tarafından ortaklaşa düzenlenen “Van Gölü Havzası Sempozyumu'nda “Ahlat Selçuklu Eserlerinde Form, Ritm, Estetik” konulu görsel sunumumu yapmak üzere kürsüye çıktığımda, tam karşımdaki koltukta oturan Tahsin Usta, öylesine büyük bir heyecanla ve coşkuyla gözlerini gözlerimin içine dikmişti ki, bu samimi ve içten yaklaşım karşısında ses tellerimin titremesini engellemem kolay olmadı, durumu yalancı bir öksürük ile geçiştirmeye çalıştım.
Bu ortamı görmesini çok arzu ettiğim babam Abdullah Nalbant Usta’nın yokluğunda Tahsin Usta’yı onun yerine koymak suretiyle bu özlemimi gidermeye çaba gösterdim.
Bu, aynı zamanda Tahsin Ustayı en az Abdullah Nalbant Usta kadar sevdiğimin bir göstergesiydi…
Tahsin Usta'nın Şiir Kitabı |
Tahsin Usta, yıllar sonra bir gün beni telefonla arayarak şiirlerini bir kitap haline getirmek gibi bir arzusunun olduğundan bahsedince, hiç tereddüt etmeden tüm şiirlerini derleyip, toplayıp bana göndermesini istedim.
Şiirler geldikten kısa bir süre sonra kitabın basımı gerçekleşti, kendisini telefonla arayarak kaç adet kitap istediğini sordum. Verdiği yanıt ilginçti, “Ben fazlasını ne yapacağım, 15-20 tane gönder yeter.”
Ben, 500 adet “Tahsin Usta” adlı şiir kitabını Ahlat’a gönderdim, kitap, kısa sürede Tahsin Ustayı bile şaşırtacak bir ilgi ile kapışılınca, Tahsin Usta kitap isteyenlerin ısrarlarına dayanamayarak yeniden beni telefonla arayarak biraz daha kitap gönderip gönderemeyeceğini sordu.
Bunun üzerine kendisine 15-20 tane yeter dediğini hatırlatınca bu seferki yanıtı bir öncekinden daha da ilginç oldu. “Ben ne bileyim, her taraftan kitap istiyorlar!”
Bu ifade, aslında Tahsin Usta gibi bir insanın erdeminin ve mütevazi tavrının bir göstergesiydi...
Sonradan 500 kitap daha gönderdim, kısa sürede onlar da tükendi. Bunun üzerine kitabın ikinci baskısını yapmak suretiyle, kitap severlerin isteklerini karşılamaya çalıştık. Ne var ki kitap istekleri bir türlü bitmek bilmedi, günümüze dek devam etti.
2005 yılının sonlarına doğruydu, bir gün, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nden bir görevli beni arayarak, bir konu üzerinde görüşmek için Bakanlığa davet etti.
Belirlediğimiz gün ve saate davete icabet etmek üzere Bakanlığa gittim. Genç yaşta bir görevli beni karşıladı, birlikte odasına gittik, konu hakkında açıklamalarda bulundu.
“Efendim, kusura bakmayınız sizi buraya kadar yorduk, ama siz Ahlat Kültür ve Çevre Vakfı’nın Başkanısınız, bu konuyu sizinle birlikte çözebileceğimizi düşündük.
Bakanlık olarak, Ahlat’taki Abdurahman Gazi Türbesini inşa eden Tahsin Usta’nın UNESCO Yaşayan İnsani Değerler Listesine alınması için öneride bulunacağız.
Prosedür gereği, yörenin Sivil Toplum Kuruluşu olarak sizin bu konu ile ilgili görüşünüzün alınması, uygun görmeniz halinde bunu onaylayacağınız bir bildirimle Bakanlığımıza iletmeniz gerekmektedir.”
Bir yandan Tahsin Usta’ya olan derin saygım, öte yandan, içimde yanıp tutuşan “Ahlat Aşkı” kapsamında beni bundan daha fazla ne mutlu edebilirdi ki… Memnuniyetle kabul ettim…
Hemen orada, birlikte kaleme aldığımız bir belge hazırlandı, altına imzamı atıp teşekkür ettim, mutluluktan kanatlanarak kendimi binanın dışında buldum.
Tahsin Usta ile Sempozyumda |
Bu güzel haberi bir an evvel Tahsin Usta’ya nasıl ulaştırmalıyım diye düşünerek yola koyuldum.
Ağır adımlarla, içimdeki sevgi ateşini benliğime sindire sindire Başbakanlık Merkez Binası’ndaki odama döndüm ve hemen telefona sarıldım. Durumu Tahsin Usta’ya dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım.
Ne ben, ne de Tahsin Usta bu gelişmenin kazanımları konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığımız için kısa vadede bir sonuç doğuracağı beklentisi içine girememiştik.
Aradan geçen yaklaşık 7 yılın sonunda, 2012 Yılı başlarında durumun resmi açıklamasının yapılması, dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından UNESCO’nun belgesi Tahsin Usta’ya bir törenle verilmesi sonucunda, gerek Tahsin Usta için, gerekse Ahlat için tüm dünyanın ilgisini çeken önemli bir gelişmenin gerçekleşmesine tanık olduk.
Tahsin Usta, adını ölümsüzler arasına yazdırmayı başardı, onu rahmetle şükranla anıyoruz.
Geldi geçti Tahsin Usta,
YanıtlaSilSelam olsun eşe dosta.
İndir beni asta asta, Sanki yıllar yater gibi.