1990 YILINDA BAŞLATTIĞIMIZ AHLAT KÜLTÜR HAFTASI'NDA
HEDEFE ULAŞILDI
Ahlat Kültür Sanat ve Çevre
Vakfı Başkanı Sayın İlhami Nalbantoğlu’nun 1990 Yılında bireysel
çabaları ve Ahlat Gençliğinin katkılarıyla başlatılan “Ahlat Kültür Haftası”nda aradan geçen 28 yıl sonra nihayet hedef
olarak belirlenen noktaya gelindiğine tanık oluyoruz.
Amaçlanan hedef:
1-Ahlat’ta başlayıp Malazgirt’te noktalanan “Büyük Zafer”in şanına
yakışır biçimde ve birbirini takip eden
bir bütünlük içinde kutlanması.
2-Bu tarihi olayın coşkusuna Devletimizin tepe noktasından
katılım sağlanmasıydı.
Günümüzde
bu hedefi koyan, bu amaca 40 yılını
veren bir kuruluş olarak amaçlarımızın gerçekleştiğini görmekten duyduğumuz
memnuniyeti belirtmek istiyoruz.
90’lı yılların başları… 80’li yıllarla başlayan
Türkiye’de kabuk değiştirme sürecinin uzantısı olarak Ahlat için de bir şeyler
yapma dürtüsü dayanılmaz boyutlara ulaşıyor. Elde avuçta hiçbir olanaktan söz
etmek olası değil. Sadece 80’li yıllarla ülkeyi saran cesaret gösterme ve atak
davranma içgüdüsü ile işe soyunuluyor.
Bireysel yeteneklerle bazı tasarımlar
kağıt üzerine dökülerek, her kesimden Ahlatlılara ulaştırılıyor. Olumlu
yaklaşımlar var, olumsuzlar var, çekemeyenler var, kıskananlar, bir şeyler
yapılsın istemeyenler var. Herkesin fikrine saygı duymak gerekir düşüncesiyle
çalışmalara aralıksız olarak devam ediliyor. Bazı komiteler kuruluyor ve bu
tasarımlar yerel yönetimlere bildiriliyor. Çoğu insan, gülerek, alay ederek
hatta küçümseyerek bakıyor tüm yapılanlara. Her şeye karşın çalışmalara hiç ara
verilmeden önceden belirlenmiş olan 25 Temmuz 1990 tarihine birkaç gün kala
Ahlat’ın yolu tutuluyor.
Ahlat’a varıldığında ilk iş bir toplantı
yapmak oluyor. Toplantı, özellikle gençlerden büyük bir ilgi görüyor. Bu ilgi,
60’lı yıllarda ülkede bu tür kültürel aktivitelerden toplumun büyük kesimi
haberder bile değilken, Ahlat’ta görev yapan genç, atak, gözü pek, cesur Hüseyin Avni Uzun adlı Kaymakamın, Ahlat’ın
müthiş tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerinden tüm dünyanın haberdar
edilmesi gereğinden hareketle başlatmış olduğu “Ahlat Şenlikleri”nin etkisinden kaynaklandığı kuşkusuz. Birkaç yıl devam eden bu etkinlikler,
Kaymakamın kentten ayrılmasının ardından, kimsenin sahiplenmemesi sonucu tam
unutulmaya yüz tutmasına ramak kalmışken 90’lı yıllarda yeni bir projeyle
halkın karşısına çıkmak, altyapısı olan bir toplumu, özellikle genç kesimi
olabildiğince heyecanlandırıyordu.
“Ahlat Şenlikleri” kutlamaları
sırasında, esnaftan Demirci Hanifi, Resimci İhsan, Kemal Ayber, Yurttaş, Behçet
Dayı, Berber İdris gibi kentin önde gelen isimlerinin bir araya gelerek
oluşturdukları tiyatro ve sergiledikleri oyunlar o denli başarılı olmuştu ki,
yıllar yılı dilden dile anlatılarak o günlere kadar gelmişti. İşte bu geçmiş
birikim ve zengin altyapı, önlerine konulan projeyi ilgiyle karşılamalarına
neden olmuştu.
Komiteler kurulmuş, her aktivitenin
sorumluları görevlerini eksiksiz yerine getirme coşkusunu yaşıyorlardı. “Ahlat Kültür Haftası” kapsamı içinde
yer alan tiyatro gösterilerini bu kez yaşlıların yerine gençler üstlenmişlerdi.
Ahlat’ın tarihi ve kültürel zenginliği
üzerine bilimsel çalışmalar yapmış olmaları nedeniyle bu faaliyetlere sıcak
bakan bilim insanları da bu heyecanlı çekirdek kadroya destek vermek amacıyla
tatillerinden özveride bulunarak Ahlat’a gelme zarafetini göstermişlerdi.
Günler ilerledikçe hazırlıklar son
aşamasına geliyordu. Hiçbir çıkar ya da yarar gözetmeyen her kesimden insanlar
bu genç kadronun bu çabasına içtenlikle katkı vermeye başlamışlardı. Derken
belirlenen tarih olan 25 Temmuz günü gelip çatmıştı. Program gereği gündüz
saatlerinde “Selçuklu Otel” de
Sempozyum yapılacaktı. Bu sempozyumu, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin değerli
Kurmay subaylarından biri olan Korgeneral Muzaffer Erendil Paşa yönetecekti.
Değerli Paşamız, öylesine mükemmel bir
performans sergilemişti ki, tüm izleyenlerin gönlünü kazanmıştı. Ahlat halkı
Paşamızı paylaşamıyordu. Gerek Paşamız, gerekse ilk kez gerçekleştirilmiş olan
bu sempozyum büyük bir coşkuyla karşılanmıştı.
Bu mutlu tablonun hemen
ardından akşam programı için Ahlat halkı Yatılı Bölge Okulu’nun sembolik
müsamere salonunu tıka basa doldurmuştu. Hiçbir şekilde ihtiyaca cevap
veremeyen minik salonun hınca hınç dolup taşması, gençlere verilen önemin bir
göstergesiydi. Ne kadar haklı olduklarını anlamak geç olmadı. Gençler öylesine
mükemmel gösteriler hazırlamışlardı ki yıllarca dillerden düşmedi...
Ahlat Kültür Haftası'nın Yönetim Ofisi |
Ancak,
ondan sonraki dönemlerde benzer çalışmalar yapmadılar. Belli ki hoşnut
kalmadıkları bazı gelişmeler yaşanmıştı.
Gençlerin bazı ifadelerinden rahatsızlık
duyan bazı işgüzarlar sansür uygulamaya kalkmışlardı ki bu da onları
kızdırmıştı. Gençlerimize güvenmemiz gerektiğine zor ikna etmiştik onları.
İzleyenleri mest eden oyun aynı zamanda
Ahlat’ın kültür altyapısının da bir göstergesiydi. Zira altyapısı olmayan bir
kentten yıllarca dillerden düşmeyecek bir gösteriyi beklemek bir hayalden öteye
geçemez.
Günü başarıyla tamamlamış, yapılanların
basına yansıyıp yansımadığı konusundaki tereddütleri gidermek için 20.00
haberlerini izlemek üzere o dönem için tek kanal olan TRT televizyonunun
karşısına geçmiş, merakla beklemeye başlamıştık.
Aksilik
bu ya, Türkiye o günü çok yoğun olaylarla geçiriyordu. Çok önemli haberleri TRT
spikerleri okumaktan yorgun düşmüşlerdi. Bu kadar önemli haberlerin yer aldığı
bi haber bülteninde “Ahlat Kültür
Haftası”ndan söz edilmesi konusunda kimsenin umudu kalmamıştı. Bir buçuk
saati aşan ve birbirinden sevimsiz olayların yaşandığı haberlerin sona ermesi
beklenirken kameralar birden Ahlat’a yönelmişti.
Onca üzücü haberin sonunda
Ahlat’taki o günkü kültürel faaliyetlerin yer alması, sevilmeyen bir yemeğin
üzerine yenilen bir tatlı izlenimi
veriyordu. Bu, aynı zamanda yapılan işin ne denli önemli
olduğunun göstergesiydi. Bu, aynı zamanda gençlerin hiçbir karşılık
beklemeksizin, amatör bir ruhla profesyonelce yaptıkları bir işin
ödüllendirilmesiydi.
Bu, aynı zamanda mütevazı
olanaklarla başlatılan “Ahlat Kültür
Haftası’nın kurumsallaşmasını sağlayacak kapıların açılması demekti.
Nitekim içinde bulunduğumuz yıl “Ahlat Kültür Haftası’nın 13.üncüsü
gerçekleştiriliyor. Bu, 13 yıl önce başlatılan samimi ve içten bir çabanın
amacına ulaşmış olmasının zaferidir. Bu zaferin gerçek sahibi ise Ahlat halkı
ve gençlerdir. Bu gençler bir gün hak ettikleri yerlerde adlarının anılmasıyla
ölümsüzleştirileceklerdir kuşkusuz. Çünkü, çok iyi bilinmelidir ki,
memleketleri için bir çivi dahi çakanlar yaptıklarının karşılığını
göreceklerdir.
Ahlat Kültür Haftası'nın Başlatan İlhami NALBANTOĞLU |
On üç yıl evvel yakılan bu
meşale hiç sönmeden geleceğe ışık tutma çabası içinde yılmadan, usanmadan
kararlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Günün koşullarına uygun olarak daha
geniş bir bakış açısıyla, her kesimden, her düşünceden kişi ve kuruluşlarla
buluşulacak ortak noktaları belirleyerek yoluna devam ediyor. Tüm zorluklara,
tüm güçlüklere göğüs gererek, ileri sürülen karalama kampanyalarına aldırmadan,
dedikodu ve söylentileri umursamadan. Sağduyulu, objektif, bilgili ve bilinçli
insanların destek ve katkılarıyla, daha ileri noktalara gelinebileceğine
inanarak.
Artık herkes çok iyi
biliyor ki, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden, sadece eleştirmek, ya da
karalamak için ileri sürülen yıkıcı ve yararsız düşünce ve tavırların
geçerlilik bulacağı zemin ve mekanlar tükenmiştir. O nedenle sağduyulu davranıp
asgari müşterekte anlaşılabilecek konularda bir araya gelmenin, birlikte
hareket etmenin hem bireylere, hem de toplumlara daha yararlı olacağının
tartışılacak bir yanının kalmadığı gerçeğine kulak tıkamanın yarar
sağlamayacağı anlaşılmalıdır. Tüm bu iyi niyetle girişimlere karşın uzlaşmak
bir tavır takınarak kendini değerli gibi gösterme çabaları zaman kaybından
başka bir şey değildir.
Laf, söz olup uçup
gitmekte, sadece yapılanlar kalıcı olmaktadır.
Tıpkı “Ahlat Kültür Haftası” gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ilaminal71@gmail.com