9 Eylül 2018 Pazar

1990 YILINDA BAŞLATTIĞIMIZ AHLAT KÜLTÜR HAFTASI'NDA
HEDEFE ULAŞILDI
ŞİMDİ SIRADA BU GELİŞMEYİ HALKIN KAZANCINA DÖNÜŞTÜRMEK VAR...
 Ahlak Kültür Haftası'nın İlk Kitabı
Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı Başkanı Sayın İlhami Nalbantoğlu’nun  1990 Yılında bireysel çabaları ve Ahlat Gençliğinin katkılarıyla başlatılan “Ahlat Kültür Haftası”nda aradan geçen 28 yıl sonra nihayet hedef olarak belirlenen noktaya gelindiğine tanık oluyoruz.
      Amaçlanan hedef:
      1-Ahlat’ta başlayıp Malazgirt’te noktalanan “Büyük Zafer”in  şanına yakışır  biçimde ve birbirini takip eden bir bütünlük içinde kutlanması.
       2-Bu tarihi olayın coşkusuna Devletimizin tepe noktasından katılım sağlanmasıydı.
      Günümüzde bu hedefi koyan,  bu amaca 40 yılını veren bir kuruluş olarak amaçlarımızın gerçekleştiğini görmekten duyduğumuz memnuniyeti belirtmek istiyoruz.
      Ahlat ve Çevresi Tarihi Alanı’nın Cumhurbaşkanlığı korumasına alınmasıyla “Ahlat Kültür Haftası” da evrensel bir boyut kazanmıştır.
Ahlat Kültür Haftası'na Katılan Akademik Kadro
  90’lı yılların başları… 80’li yıllarla başlayan Türkiye’de kabuk değiştirme sürecinin uzantısı olarak Ahlat için de bir şeyler yapma dürtüsü dayanılmaz boyutlara ulaşıyor. Elde avuçta hiçbir olanaktan söz etmek olası değil. Sadece 80’li yıllarla ülkeyi saran cesaret gösterme ve atak davranma içgüdüsü ile işe soyunuluyor.
      Bireysel yeteneklerle bazı tasarımlar kağıt üzerine dökülerek, her kesimden Ahlatlılara ulaştırılıyor. Olumlu yaklaşımlar var, olumsuzlar var, çekemeyenler var, kıskananlar, bir şeyler yapılsın istemeyenler var. Herkesin fikrine saygı duymak gerekir düşüncesiyle çalışmalara aralıksız olarak devam ediliyor. Bazı komiteler kuruluyor ve bu tasarımlar yerel yönetimlere bildiriliyor. Çoğu insan, gülerek, alay ederek hatta küçümseyerek bakıyor tüm yapılanlara. Her şeye karşın çalışmalara hiç ara verilmeden önceden belirlenmiş olan 25 Temmuz 1990 tarihine birkaç gün kala Ahlat’ın yolu tutuluyor.
      Ahlat’a varıldığında ilk iş bir toplantı yapmak oluyor. Toplantı, özellikle gençlerden büyük bir ilgi görüyor. Bu ilgi, 60’lı yıllarda ülkede bu tür kültürel aktivitelerden toplumun büyük kesimi haberder bile değilken, Ahlat’ta görev yapan genç, atak, gözü pek, cesur  Hüseyin Avni Uzun adlı Kaymakamın, Ahlat’ın müthiş tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerinden tüm dünyanın haberdar edilmesi gereğinden hareketle başlatmış olduğu “Ahlat Şenlikleri”nin etkisinden kaynaklandığı kuşkusuz.  Birkaç yıl devam eden bu etkinlikler, Kaymakamın kentten ayrılmasının ardından, kimsenin sahiplenmemesi sonucu tam unutulmaya yüz tutmasına ramak kalmışken 90’lı yıllarda yeni bir projeyle halkın karşısına çıkmak, altyapısı olan bir toplumu, özellikle genç kesimi olabildiğince heyecanlandırıyordu.
      “Ahlat Şenlikleri” kutlamaları sırasında, esnaftan Demirci Hanifi, Resimci İhsan, Kemal Ayber, Yurttaş, Behçet Dayı, Berber İdris gibi kentin önde gelen isimlerinin bir araya gelerek oluşturdukları tiyatro ve sergiledikleri oyunlar o denli başarılı olmuştu ki, yıllar yılı dilden dile anlatılarak o günlere kadar gelmişti. İşte bu geçmiş birikim ve zengin altyapı, önlerine konulan projeyi ilgiyle karşılamalarına neden olmuştu.
      Komiteler kurulmuş, her aktivitenin sorumluları görevlerini eksiksiz yerine getirme coşkusunu yaşıyorlardı. “Ahlat Kültür Haftası” kapsamı içinde yer alan tiyatro gösterilerini bu kez yaşlıların yerine gençler üstlenmişlerdi.
      Ahlat’ın tarihi ve kültürel zenginliği üzerine bilimsel çalışmalar yapmış olmaları nedeniyle bu faaliyetlere sıcak bakan bilim insanları da bu heyecanlı çekirdek kadroya destek vermek amacıyla tatillerinden özveride bulunarak Ahlat’a gelme zarafetini göstermişlerdi.
      Günler ilerledikçe hazırlıklar son aşamasına geliyordu. Hiçbir çıkar ya da yarar gözetmeyen her kesimden insanlar bu genç kadronun bu çabasına içtenlikle katkı vermeye başlamışlardı. Derken belirlenen tarih olan 25 Temmuz günü gelip çatmıştı. Program gereği gündüz saatlerinde “Selçuklu Otel” de Sempozyum yapılacaktı. Bu sempozyumu, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin değerli Kurmay subaylarından biri olan Korgeneral Muzaffer Erendil Paşa yönetecekti.
      Değerli Paşamız, öylesine mükemmel bir performans sergilemişti ki, tüm izleyenlerin gönlünü kazanmıştı. Ahlat halkı Paşamızı paylaşamıyordu. Gerek Paşamız, gerekse ilk kez gerçekleştirilmiş olan bu sempozyum büyük bir coşkuyla karşılanmıştı.
      Bu mutlu tablonun hemen ardından akşam programı için Ahlat halkı Yatılı Bölge Okulu’nun sembolik müsamere salonunu tıka basa doldurmuştu. Hiçbir şekilde ihtiyaca cevap veremeyen minik salonun hınca hınç dolup taşması, gençlere verilen önemin bir göstergesiydi. Ne kadar haklı olduklarını anlamak geç olmadı. Gençler öylesine mükemmel gösteriler hazırlamışlardı ki yıllarca dillerden düşmedi...
Ahlat Kültür Haftası'nın Yönetim Ofisi
Ancak, ondan sonraki dönemlerde benzer çalışmalar yapmadılar. Belli ki hoşnut kalmadıkları bazı gelişmeler yaşanmıştı.
      Gençlerin bazı ifadelerinden rahatsızlık duyan bazı işgüzarlar sansür uygulamaya kalkmışlardı ki bu da onları kızdırmıştı. Gençlerimize güvenmemiz gerektiğine zor ikna etmiştik onları.
      İzleyenleri mest eden oyun aynı zamanda Ahlat’ın kültür altyapısının da bir göstergesiydi. Zira altyapısı olmayan bir kentten yıllarca dillerden düşmeyecek bir gösteriyi beklemek bir hayalden öteye geçemez.
      Günü başarıyla tamamlamış, yapılanların basına yansıyıp yansımadığı konusundaki tereddütleri gidermek için 20.00 haberlerini izlemek üzere o dönem için tek kanal olan TRT televizyonunun karşısına geçmiş, merakla beklemeye başlamıştık.
Aksilik bu ya, Türkiye o günü çok yoğun olaylarla geçiriyordu. Çok önemli haberleri TRT spikerleri okumaktan yorgun düşmüşlerdi. Bu kadar önemli haberlerin yer aldığı bi haber bülteninde “Ahlat Kültür Haftası”ndan söz edilmesi konusunda kimsenin umudu kalmamıştı. Bir buçuk saati aşan ve birbirinden sevimsiz olayların yaşandığı haberlerin sona ermesi beklenirken kameralar birden Ahlat’a yönelmişti.
      Onca üzücü haberin sonunda Ahlat’taki o günkü kültürel faaliyetlerin yer alması, sevilmeyen bir yemeğin üzerine yenilen bir tatlı izlenimi  veriyordu. Bu, aynı zamanda yapılan  işin ne denli önemli olduğunun göstergesiydi. Bu, aynı zamanda gençlerin hiçbir karşılık beklemeksizin, amatör bir ruhla profesyonelce yaptıkları bir işin ödüllendirilmesiydi.
      Bu, aynı zamanda mütevazı olanaklarla başlatılan “Ahlat Kültür Haftası’nın kurumsallaşmasını sağlayacak kapıların açılması demekti. Nitekim içinde bulunduğumuz yıl “Ahlat Kültür Haftası’nın 13.üncüsü gerçekleştiriliyor. Bu, 13 yıl önce başlatılan samimi ve içten bir çabanın amacına ulaşmış olmasının zaferidir. Bu zaferin gerçek sahibi ise Ahlat halkı ve gençlerdir. Bu gençler bir gün hak ettikleri yerlerde adlarının anılmasıyla ölümsüzleştirileceklerdir kuşkusuz. Çünkü, çok iyi bilinmelidir ki, memleketleri için bir çivi dahi çakanlar yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.
Ahlat Kültür Haftası'nın Başlatan İlhami NALBANTOĞLU
      On üç yıl evvel yakılan bu meşale hiç sönmeden geleceğe ışık tutma çabası içinde yılmadan, usanmadan kararlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Günün koşullarına uygun olarak daha geniş bir bakış açısıyla, her kesimden, her düşünceden kişi ve kuruluşlarla buluşulacak ortak noktaları belirleyerek yoluna devam ediyor. Tüm zorluklara, tüm güçlüklere göğüs gererek, ileri sürülen karalama kampanyalarına aldırmadan, dedikodu ve söylentileri umursamadan. Sağduyulu, objektif, bilgili ve bilinçli insanların destek ve katkılarıyla, daha ileri noktalara gelinebileceğine inanarak.
      Artık herkes çok iyi biliyor ki, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden, sadece eleştirmek, ya da karalamak için ileri sürülen yıkıcı ve yararsız düşünce ve tavırların geçerlilik bulacağı zemin ve mekanlar tükenmiştir. O nedenle sağduyulu davranıp asgari müşterekte anlaşılabilecek konularda bir araya gelmenin, birlikte hareket etmenin hem bireylere, hem de toplumlara daha yararlı olacağının tartışılacak bir yanının kalmadığı gerçeğine kulak tıkamanın yarar sağlamayacağı anlaşılmalıdır. Tüm bu iyi niyetle girişimlere karşın uzlaşmak bir tavır takınarak kendini değerli gibi gösterme çabaları zaman kaybından başka bir şey değildir.
      Laf, söz olup uçup gitmekte, sadece yapılanlar kalıcı olmaktadır.
      Tıpkı “Ahlat Kültür Haftası” gibi.
 
 
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilaminal71@gmail.com